Atasözleri Sözlüğü
Kategori içerisinde 51 kelime var.
M
Mahkeme kadıya mülk değil
: İnsan, yaşamı süresince güçlü makamlara gelebilir. Böyle makamlara gelince etrafındakilere böbürlenmemelidir. Çünkü gün gelecek,bu makamı bırakmak zorunda kalacaktır.
Mal adama hem dost, hem düşmandır :
Mal insanı rahat ve huzurlu yaşattığı için dosttur. Aynı zamanda, zengin olmanın getirdiği tehditlerden dolayı düşmanıdır.
Mal canı kazanmaz, can malı kazanır :
İnsanlar fazla kazanacağım diyerek sağlıklarını tehlikeye atmamalıdırlar. Kişi sağlıklı olursa mal kazanması, pek çok kazanması mümkündür. Ama sağlığını kaybederse mal da kazanamaz olur.
Mal canın yongasıdır :
Can her şeyden kıymetlidir. Zorluklarla elde edilen mal da cana yakın değer taşır.
Mal da yalan mülk de yalan, var biraz da sen oyalan:
Bu dünya gelip geçicidir, mala mülke fazla değer vermemek gerekir.
Malın iyisi suya yakın, daha iyisi eve yakın:
Çiftçinin toprağı suya ne kadar yakınsa değeri o kadar çok olur; bakımı, ürünün güvenliği ve eve kolay taşınabilmesi bakımından toprağın eve yakın olması daha da önemlidir.
Malını yemesini bilmeyen zengin her gün züğürttür :
Züğürt kimse parası olmadığı için zorluk içindedir. Parasını yiyemeyen kimseler ise paraları olduğu halde bu yokluğu çekenlerdir.
Malını yemesini bilmeyen zengin, her gün züğürttür:
Züğürt, yokluk içinde bulunduğundan yiyemez, varlık içinde olduğu hâlde yiyemeyen de bunun gibidir.
Mart ayı dert ayı:
Mart ayında havalar sık sık değiştiği için insan kendisini koruyamaz ve hasta olur.
Mart ayı, dert ayı :
Kış ile ilkbahar arasındaki geçiş dönemi olduğu için insanlar hastalıklara daha kolay yakalanırlar.
Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır:
Mart ayındaki şiddetli soğuklarda insanlar ellerine geçen her şeyi yakmak zorunda kalırlar.
Martta yağmaz, nisanda dinmezse sabanlar altın olur:
Kara kışta kar yağar, martta yağış olmaz, nisanda da çok yağmur yağarsa o yıl bol ürün alınır; çiftçinin yüzü güler.
Meramın elinden bir şey kurtulmaz:
Bir şey yapmaya azmeden ve ona dört elle sarılan kişi, kesinlikle başarıya ulaşır.
Merhametten maraz doğar (hasıl olur):
Kimi kişiler, kendilerine acıyıp iyilik edenlerin başını derde sokarlar veya bu iyiliği kötüye kullanırlar.
Mermer iyi taştan, iyilik iki baştan:
Birbiriyle ilişkileri bulunan iki kişinin iyi geçinebilmeleri için yalnızca birinin iyi olması yetmez.
Meyve veren ağaç taşlanır:
Bilgili, hünerli, işinde başarılı olan kimseler kıskanılır, eleştirilir ve işlerini yapmaları zorlaştırılır.
Minare de doğru, ama içi eğri:
Doğru görünen nice kişiler vardır ki içyüzlerini bilenlerden nasıl düzenbaz oldukları öğrenilir.
Minareyi çalan kılıfını hazırlar:
Kolay kolay gizlenemeyecek denli büyük bir suç işleyen kişi, bunun ortaya çıkmaması için gereken önlemleri daha önce alır.
Minareyi yaptırmayan yerden bitmiş sanır (bitti beller):
Değerli, önemli hiçbir iş yapmamış olanlar, yapılmış olan büyük, önemli işleri kendiliğinden oluvermiş sanırlar.
Miri malı balık kılçığıdır, yutulmaz (balık kılçığı gibi boğazda kalır):
Devlet malını kendine mal etmek çok zordur. Birçok engeller buna olanak vermez. Verse de bu mal rahatça kullanılamaz ve günün birinde hesabı sorulur.
Misafir ev sahibinin (bağlı) kuzusudur:
Konuk; yemek, gezmek, eğlenmek, yatmak vb. konularda ev sahibinin çizdiği programa uymak zorundadır.
Misafir kısmeti ile gelir:
Ev sahibi konuğu yük saymaz. Konuğun geldiği evde ya yiyecek bulunur ya da beklenmedik bir yerden o sırada yiyecek gelir. Misafirin kısmetini Tanrı’nın göndermiş olduğuna inanılır.
Misafir on kısmetle gelir; birini yer, dokuzunu (evde) bırakır:
Tanrı, konuğun yediğinden kat kat fazlasını, konuk ağırlıyor diye, ev sahibine verir.
Misafir umduğunu değil bulduğunu yer:
Konuk, ev sahibinin kendisine çok şeyler ikram etmesini bekleyebilir ama ev sahibi ancak evinde olanları ikram edebilir.
Misafirin umduğu ev sahibine iki öğün olur:
Konuk, ne denli gerçekleşebileceğini düşünmeden ev sahibinin kendisine çok şeyler ikram edeceğini umar. Ama bakar ki sofrada umdukları yok.
Misafirin yüzsüzü sahibini ağırlar:
Kendisinin ağırlanması gereken yüzsüz konuk, ev sahibine yol gösterir gibi ağırlama işini üzerine alır.
Miyancının kesesi bol olur:
İki kişi arasında uzlaştırıcılık yapan kimse anlaşmaları kolay olsun diye bir taraf lehine, öbür taraf aleyhine bol keseden fedakârlıkta bulunur. (miyancı: Aracı)
Müft olsun da zift olsun:
Birçok kimse, bedava bulunca yenmeyecek şeyleri yer; işe yaramayan şeyleri alır.
Mum (çıra) dibine ışık vermez:
Bir kimse, başkalarına bol bol yaptığı yardımı kendi yakınlarına yapmaz.