Atasözleri Sözlüğü
Kategori içerisinde 144 kelime var.
B
Baba ekmeği zindan ekmeği, koca ekmeği meydan ekmeği :
Kadınlar için baba evinde kalmak, belli bir zamana kadar normaldir. Evlendiği zaman ise kendi kurallarına göre yaşayacağından dolayı daha rahat olacaktır.
Baba koruk yer, oğlunun dişi kamaşır :
Aile reisi olan babanın önceleri yaptığı kötü bir işin sıkıntısını çocuğu çeker.
Baba malı tez tükenir, evlat gerek kazana:
Kendini bilen, yaşama sorumluluğu duyan akıllı evladın gerçek malı, kendisinin kazandığı maldır.
Baba oğluna bir bağ bağışlamış; oğul babaya bir salkım üzüm vermemiş:
Babalar çocukları için büyük fedakârlıklara katlanırlar ancak çocuklar babaları için fedakârlıkta bulunmazlar.
Babadan mal kalır, kemal kalmaz :
Babası ölen kişiye maddi varlıklar kalabilir ama olgunluk ve fazileti miras olarak kalmaz.
Babayla oğlanın pabucu bir olunca evde kavga eksik olmaz:
Ortaklaşa kullanılan bir mal, kimi zaman baba ile oğlu arasında bile kavgaya neden olur.
Baca eğri de olsa dumanı doğru çıkar :
Yaradılışı itibariyle iyi olan kişi en kötü durumda bile olsa bu niteliğini kaybetmez.
Baca eğri de olsa dumanı doğru çıkar:
Yaradılıştan iyi ve doğru olan kimse, ne denli elverişsiz ortam içinde bulunursa bulunsun niteliğini yitirmez.
Bacak kadar boyu var, türlü türlü huyu var:
Yaşı küçük ancak herkesten farklı alışkanlıklar, huylar edinmiş.
Bağ babadan, zeytin dededen kalmalı:
Bağ, bir kuşak geçecek kadar yaşlandıktan sonra bol ürün verir, zeytinin bol ürün verebilmesi için en azından iki kuşaklık bir zaman geçmelidir.
Bağ bayırda, tarla çayırda:
Her şey kendisi için en elverişli ortamda gelişir, verimli duruma gelir.
Bağa bak, üzüm olsun, yemeye yüzün olsun:
Kişi, karşılık beklediği işten istediğini alabilmek için gereken harcamaları yapmalıdır.
Baht (akıl) olmayınca başta, ne kuruda biter ne yaşta:
Kişi talihsiz olursa giriştiği hiçbir işten olumlu sonuç alamaz.
Bahtsızın bağına yağmur, ya taş yağar ya dolu:
Talihsizin işleri ters gider, bağına yağmur yerine taş veya dolu yağar.
Bakan yemez, kapan yer:
Bir şey yalnızca bakmakla elde edilemez, onu ele geçirmek için davranmak gerekir.
Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ (olur):
Bakılıp onarılan şeylerden yararlanılır, bakımsız bırakılanlardan bir yarar elde edilemez.
Bakmakla usta olunsa (öğrense), köpekler (kediler) kasap olurdu (kasaplığı öğrenirdi):
Yapılmadan yalnızca nasıl yapıldığı görülerek hiçbir şey öğrenilemez.
Baktın kar havası, eve gel kör olası:
Tehlikeli bir durum belirmeye başlayınca ondan uzaklaşmanın çaresine bakılmalıdır.
Bal ile kaymak yenir ama her keseye göre değil:
Güzel yemeyi, güzel giymeyi, güzel eşya kullanmayı herkes ister ama bunları ancak parası bol olanlar yapabilir.
Bal olan yerde sinek de olur (bulunur):
Güzel şeylerin çevresinde, ondan yararlanmak isteyen asalaklar dolaşır.
Bal tutan parmağını yalar:
İmkânları geniş bir işin başında bulunan kimse bunlardan az da olsa yararlanır.
Balı dibinden, yağı yüzünden:
Değerleri derinleştikçe artan veya değerleri yüzeyde kalan insanlar vardır.
Balı parmağı uzun yemez, kısmetlisi yer:
Güzel bir şey, onu isteyen ve elde edecek gibi görünenin değil kısmeti olanın eline geçer.
Balık ağa girdikten sonra aklı başına gelir:
İnsan, tedbirsizliği yüzünden bir felakete uğradıktan ve iş işten geçtikten sonra neden şöyle yapmadım, neden böyle yapmadım diye üzülür.
Bana dokunmayan (beni sokmayan) yılan bin yaşasın:
Birçok kimse, kendilerine kötülüğü dokunmayan kişiye ilişmek istemez.
Baş nereye giderse ayak da oraya gider:
Küçükler büyüklerin izinde gider, her işte onları örnek tutarlar.
Baş ol da eşek başı (soğan başı) ol:
En önemsiz işlerde bile baş olmak, buyruk altında bulunmaktan iyidir.
Baş olan boş olmaz:
1. Bir yerde baş olan kimse taşıdığı değer dolayısıyla o yere gelmiştir. 2. İşbaşındaki kişinin işi daima çoktur.
Baş sallamakla kavuk eskimez:
Bir kimsenin suyuna gitmekten, söylediklerine ‘evet, peki’ demekten zarar gelmez.
Başa gelen çekilir:
Çaresiz durumlara düşüldüğünde insan kendini üzüntüye kaptırmayıp bu durumlara sabır göstermelidir.
Başa gelmeyince bilinmez:
Başına bir felaket gelmeyen, başkasına gelen felaketin ne denli acı olduğunu gereği gibi anlayamaz.
Başın başı var, başın da başı var:
Toplum içinde hiç kimse başına buyruk değildir, başta bulunan her kişinin üstünde daha büyük bir baş vardır.
Başını acemi berbere teslim eden cebinden pamuğu eksik etmez (etmesin):
İşbaşına tecrübesiz yönetici getirenler, onun yaratacağı sıkıntı ve zararları çekmeye hazır olmalıdır.
Baskıdaki altından askıdaki salkım yeğdir:
Kullanılan, işe yarayan değersiz şey, saklanan ve kullanılmayan çok değerli şeyden daha iyidir.
Baskısız tahtayı yel alır, yel almazsa sel alır:
Kontrol altında bulundurulmayan veya gereği gibi korunmayan gençler kötü yollara sürüklenebilirler.
Baykuşun kısmeti ayağına gelir:
Tanrı hiçbir canlıyı aç bırakmaz, kımıldamadan duran baykuşun rızkını bile önüne koyar.
Bayramda borç ödeyene ramazan ağır (kısa) gelir:
Vadesi yaklaşan bir borcu ödemek zorunda olan kimseye günler çok çabuk geçer.
Bekâr gözü, kör gözü:
Bekâr erkek, evlenme istek ve heyecanı içinde olduğundan alacağı kızın kusurlarını göremez.
Bekâra karı boşaması kolaydır:
Bilgi ve deneyimi olmayan bir kimsenin işi hafife alması, önemsememesi, gereğince değerlendirememesi doğaldır.
Bekârlık maskaralık:
Bekâr kimse bakımsızdır, derbeder bir yaşayışı vardır ve herkesin eğlencesi olur.
Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur:
Çok çalışmasına karşın belli bir düzeyden öteye gidemiyor.
Benzeye benzeye yaz, benzeye benzeye kış olur:
Günler birbirinden çok farklı olmadığı hâlde hava yavaş yavaş ısınarak yaz, aynı biçimde yavaş yavaş soğuyarak kış olur.
Beş parmak (parmağın) bir (biri) olmaz:
Belirli bir insan topluluğu içinde benzerlikler olabileceği gibi farklılıklar da olabilir.
Besle kargayı oysun gözünü :
Kıymet bilmez kişiler kendilerine yapılan iyiliğe, kötülükle karşılık verebilirler.
Besledik büyüttük danayı, şimdi tanımaz oldu anayı:
Elinde büyüttüğün kişi gün gelip sana nankörlük edebilir.
Beterin beteri var:
Çok kötü bir duruma düşen kimse, bundan daha kötü durumların da bulunduğunu düşünerek avunmalıdır.
Bey ardından çomak çalan çok olur:
Güçlü bir kişi ile yüz yüze bulunduklarında ağızlarını açamayanlar, o gittikten sonra aleyhinde atıp tutarlar.
Bez alırsan Mısır’dan (Musul’dan), kız alırsan asilden:
Ne alacaksanız cinsini, aslını biliniz, güvenerek alınız.
Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek (sormamak) ayıp:
İnsanın her şeyi bilmemesi kusur değildir ama bilmediği bir işi sorup öğrenmeden yapmaya kalkışması kusurdur.
Bin bilsen de bir bilene danış:
Bir insan bir şeyi ne kadar iyi bilirse bilsin, gene de onu kendisinden daha iyi bilen bulunabilir.
Bin dost az, bir düşman çok:
Dostun ne denli çok olursa olsun onlardan zarar gelmez ama bir tek düşmanın olsa hep zarar görme tehlikesi içerisinde yaşarsın.
Bin ölçüp bir biçmeli:
Yapılacak bir işin bütün yönleri önceden çok iyi düşünülmeli, sonra işe başlanmalıdır.
Binicinin sağı solu olmaz:
1. Uzman kişi, hangi yöntemi uygularsa uygulasın başarılı olur. 2. İşini titizlikle yürüten kişinin, çalışanlarına her zaman iyi davranması beklenemez.
Bir abam (postum) var atarım, nerede olsam yatarım:
Tek başına yaşayan bir kimse, sorumluluğunda başkaları olmadığı için rahat hareket eder.
Bir adama kırk gün (deli dersen deli, akıllı dersen akıllı olur) ne dersen o olur:
Sürekli telkinlerle bir kişinin bilinç altına birtakım inançlar, duygular yerleştirilebilir.
Bir avuç altının olacağına bir avuç toprağın olsun:
Altın harcanıp gider, toprak ise sürekli ürün veren, para getiren bir maldır.
Bir baba dokuz evladı besler, dokuz evlat bir babayı beslemez:
Çok çocuğu olan baba, her çocuk babasına bakılmasını ötekinden beklediği için sıkıntıda kalır.
Bir baş soğan bir kazanı kokutur:
Kötü bir kişi, kötü bir davranış, kötü bir söz büyük bir topluluğun huzurunu bozmaya yeter.
Bir deli kuyuya bir taş atar, kırk akıllı çıkaramazmış:
Bir insan bazen akla ve mantığa sığmayan bir iş yapar; yapılan iş, hiçbir kurala uymadığı için pek çok akıllı insan bunu düzeltmeye çalışır, fakat başaramaz.
Bir el bir eli yıkar, iki el bir yüzü yıkar:
Bazı durumlarda yardımcısız iş yapılamayacağını anlatan bir söz.
Bir elin sesi çıkmaz:
1. Bir davanın bir kişi tarafından savunulması etkili ve yeterli değildir. 2. Yardımlaşarak işler daha kolay başarılır.
Bir kimsenin adı çıkacağına canı çıksın:
İnsanın haklı veya haksız yere adı bir defalık kötüye çıktı mı ondan sonra yaptıkları hep o gözle değerlendirilir.
Bir korkak bir orduyu bozar:
Bir toplumda korkak kişi, kaygılı, heyecanlı sözleriyle kargaşa çıkarır.
Bir kötünün yedi mahalleye zararı vardır (dokunur):
Bir kötünün, yalnızca yakın çevresine değil daha geniş çevrelere de zararı dokunur.
Bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır:
Herhangi bir olayı, bir işi, bir ödevi küçümsememek, önemle ele almak gerekir.
Bir selam bin hatır yapar:
Selam bir ilgi ve sevgi belirtisidir, gönül kazanmakta büyük önemi vardır.
Bir sürçen atın başı kesilmez:
Şimdiye kadar sizi memnun etmiş olan kişi bir kez yanlış iş yaptığında kendisine hemen ağır ceza verilmemelidir.
Bir tepe yıkılır, bir dere dolar:
Dünyada hiçbir şey kaybolmaz; birinin kaybettiğini başkası kazanır, bir zengin fakirleşirken bir fakir de zenginleşebilir.
Bir vuruşla ağaç devrilmez:
Olumlu bir sonuç elde etmek için, tek bir girişimle yetinmemeli, o işe devam edilmelidir.
Biri bilmeyen bini hiç bilmez:
Küçük de olsa bir iyiliğin değerini bilmeyen, daha büyük iyiliklere layık değildir.
Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar:
Herkesin yararlanabileceği şeyden bazıları yararlanır da başkalarına yararlanma fırsatı vermezlerse büyük kavga çıkar.
Bol bol yiyen bel bel bakar:
Kazandığını ölçüsüzce harcayan ve ilerisi için bir şey artırmayan kişi kazançsız kaldığında acıklı bir duruma düşer.
Borç ödemekle (vermekle), yol yürümekle tükenir:
Birden ödenemeyen bir borç azar azar verilerek ödenebilir.
Borç yiyen kesesinden yer:
Borçla alışveriş yapan, aldıklarının parasını hemen ödemese de günün birinde mutlaka ödeyecektir.
Borçlunun dili kısa gerek:
Borcu olan kimse, alacaklısına karşı ileri geri konuşmamalı, aşağıdan almalıdır.
Borçlunun duacısı alacaklısıdır:
Borçlunun ölmemesi ve para kazanması için en çok dua eden alacaklısıdır.
Borçtan korkan kapısını büyük açmaz (küçük açar):
Borçlanmak istemeyen fazla açılmaz, giderlerini kısar, kendi durumuna uygun bir yaşama yolu tutar.
Boş çuval ayakta (dik) durmaz:
1. Karnı doymayan kimse çalışamaz. 2. Bilgisiz ve yeteneksiz bir kişi, kendisine verilen görevlerde tutunamaz.
Boşboğazı ateşe atmışlar, odun yaş diye bağırmış :
Aklına her geleni söyleyen kişiler,toplum içinde sevilmezler.
Boşboğazı ateşe atmışlar, odunum yaş (az) demiş:
Çenesi düşükler umulmadık anlarda densizce konuşabilirler.
Bostana dadanan eşeğin kuyruğu, kulağı olmaz:
Çalıp çırpmayı alışkanlık edinen kimse yakalanıp ceza göre göre insanlıktan çıkar.
Boynuz kulaktan sonra çıkar, ama kulağı geçer:
Bir konu üzerinde sonradan yetiştikleri hâlde kendilerinden önce yetişmiş olanları geçenler vardır.
Boyuma göre (boyumca) boy buldum, huyuma göre (huyumca) huy bulmadım:
Bir kimse, beden yapısı, zenginlik vb. konularda kendisine uyanı bulabilir ama huyu kendisine uyan bir kimseyi kolay kolay bulamaz.
Bugünkü (akşamın) işini yarına (sabaha) bırakma (koyma):
Bugün yapılması gereken bir işin ertesi güne bırakılması iyi değildir.
Bugünkü tavuk yarınki kazdan iyidir:
Sağlanmış bir kazanç beklenen, umulan daha büyük bir kazanca feda edilemez.
Bükemediğin eli öp, başına koy:
Düşmanını yenemiyorsan ona hoş görünmeye çalışarak kötülüğünden kendini koru.
Bülbülü altın kafese koymuşlar, ‘ah vatanım’ demiş:
Kişi, başka yerlerde ne kadar rahat ve mutlu olursa olsun yine de kendi yurdunu özler.