Türkçe Ailesi

  1. Anasayfa
  2. Alfabetik Atasözleri Sözlüğü

Alfabetik Atasözleri Sözlüğü

Ahmet Fatih ERDEM Ahmet Fatih ERDEM -
14791 0

Atasözleri Sözlüğü

Tümü | En yeniler | # A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W X Y Z
Kategori içerisinde 144 kelime var.
B
Baba ekmeği zindan ekmeği, koca ekmeği meydan ekmeği :
Kadınlar için baba evinde kalmak, belli bir zamana kadar normaldir. Evlendiği zaman ise kendi kurallarına göre yaşayacağından dolayı daha rahat olacaktır.
Baba koruk (erik) yer, oğlunun dişi kamaşır:
 Babanın yaptığı kötü işin sıkıntısını çocuğu çeker.
Baba koruk yer, oğlunun dişi kamaşır :
Aile reisi olan babanın önceleri yaptığı kötü bir işin sıkıntısını çocuğu çeker.
Baba malı tez tükenir, evlat gerek kazana: 
Kendini bilen, yaşama sorumluluğu duyan akıllı evladın gerçek malı, kendisinin kazandığı maldır.
Baba oğluna bir bağ bağışlamış; oğul babaya bir salkım üzüm vermemiş: 
Babalar çocukları için büyük fedakârlıklara katlanırlar ancak çocuklar babaları için fedakârlıkta bulunmazlar.
Babadan mal kalır, kemal kalmaz :
Babası ölen kişiye maddi varlıklar kalabilir ama olgunluk ve fazileti miras olarak kalmaz.
Babamın adı Hıdır, elimden gelen budur: 
Gücüm ancak bu kadarını yapmaya yeter.
Babanın sanatı oğla mirastır: 
Bir evlat babasının sanatını onun ölümünden sonra sürdürür.
Babayla oğlanın pabucu bir olunca evde kavga eksik olmaz: 
Ortaklaşa kullanılan bir mal, kimi zaman baba ile oğlu arasında bile kavgaya neden olur.
Baca eğri de olsa dumanı doğru çıkar :
Yaradılışı itibariyle iyi olan kişi en kötü durumda bile olsa bu niteliğini kaybetmez.
Baca eğri de olsa dumanı doğru çıkar: 
Yaradılıştan iyi ve doğru olan kimse, ne denli elverişsiz ortam içinde bulunursa bulunsun niteliğini yitirmez.
Bacak kadar boyu var, türlü türlü huyu var: 
Yaşı küçük ancak herkesten farklı alışkanlıklar, huylar edinmiş.
Bağ babadan, zeytin dededen kalmalı: 
Bağ, bir kuşak geçecek kadar yaşlandıktan sonra bol ürün verir, zeytinin bol ürün verebilmesi için en azından iki kuşaklık bir zaman geçmelidir.
Bağ bayırda, tarla çayırda: 
Her şey kendisi için en elverişli ortamda gelişir, verimli duruma gelir.
Bağa bak, üzüm olsun, yemeye yüzün olsun: 
Kişi, karşılık beklediği işten istediğini alabilmek için gereken harcamaları yapmalıdır.
Bağı ağlayanın yüzü güler: 
Bir işe gereken özen gösterildiğinde olumlu sonuçlar alınır.
Baht (akıl) olmayınca başta, ne kuruda biter ne yaşta: 
Kişi talihsiz olursa giriştiği hiçbir işten olumlu sonuç alamaz.
Bahtsızın bağına yağmur, ya taş yağar ya dolu: 
Talihsizin işleri ters gider, bağına yağmur yerine taş veya dolu yağar.
Bakan göze bağ (yasak) olmaz: 
Herkesin gözü önündeki şeye bakılması önlenemez.
Bakan yemez, kapan yer: 
Bir şey yalnızca bakmakla elde edilemez, onu ele geçirmek için davranmak gerekir.
Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ (olur): 
Bakılıp onarılan şeylerden yararlanılır, bakımsız bırakılanlardan bir yarar elde edilemez.
Bakmakla usta olunsa (öğrense), köpekler (kediler) kasap olurdu (kasaplığı öğrenirdi): 
Yapılmadan yalnızca nasıl yapıldığı görülerek hiçbir şey öğrenilemez.
Baktın kar havası, eve gel kör olası: 
Tehlikeli bir durum belirmeye başlayınca ondan uzaklaşmanın çaresine bakılmalıdır.
Bal bal demekle ağız tatlanmaz: 
Sözde kalan dilek ve tasarıların iş bitirmede hiçbir etkisi olmaz.
Bal demekle ağız tatlanmaz :
Güzel sözler söylemekle güzel şeyler her zaman gerçekleşmez.
Bal ile kaymak yenir ama her keseye göre değil: 
Güzel yemeyi, güzel giymeyi, güzel eşya kullanmayı herkes ister ama bunları ancak parası bol olanlar yapabilir.
Bal olan yerde sinek de olur (bulunur): 
Güzel şeylerin çevresinde, ondan yararlanmak isteyen asalaklar dolaşır.
Bal tutan parmağını yalar:
 İmkânları geniş bir işin başında bulunan kimse bunlardan az da olsa yararlanır.
Balcının var bal tası, oduncunun var baltası: 
Her işin kendine özgü aracı vardır.
Balı dibinden, yağı yüzünden: 
Değerleri derinleştikçe artan veya değerleri yüzeyde kalan insanlar vardır.
Balı parmağı uzun yemez, kısmetlisi yer: 
Güzel bir şey, onu isteyen ve elde edecek gibi görünenin değil kısmeti olanın eline geçer.
Balık ağa girdikten sonra aklı başına gelir: 
İnsan, tedbirsizliği yüzünden bir felakete uğradıktan ve iş işten geçtikten sonra neden şöyle yapmadım, neden böyle yapmadım diye üzülür.
Balık baştan avlanır: 
Bir şeyi ele geçirebilmek için onu yönetenleri elde etmek gerekir.
Balık baştan kokar: 
Bir işte aksaklık başta olanlardan kaynaklanır.
Balta değmedik ağaç olmaz:
 Zarar görmeyen, başına felaket gelmeyen kimse yoktur.
Bana dokunmayan (beni sokmayan) yılan bin yaşasın: 
Birçok kimse, kendilerine kötülüğü dokunmayan kişiye ilişmek istemez.
Baş ağır gerek, kulak sağır: 
Kişi ağırbaşlı olmalı ve dedikoduları dinlememelidir.
Baş dille tartılır: 
Kişinin aklı, söylediği sözlerle ölçülür.
Baş kes yaş kesme: 
Ağaç kesmek, insan öldürmek kadar büyük bir suçtur.
Baş nereye giderse ayak da oraya gider: 
Küçükler büyüklerin izinde gider, her işte onları örnek tutarlar.
Baş ol da eşek başı (soğan başı) ol: 
En önemsiz işlerde bile baş olmak, buyruk altında bulunmaktan iyidir.
Baş olan boş olmaz:
1. Bir yerde baş olan kimse taşıdığı değer dolayısıyla o yere gelmiştir. 2. İşbaşındaki kişinin işi daima çoktur.
Baş sağlığı, dünya varlığı: 
En büyük zenginlik, beden sağlığıdır.
Baş sallamakla kavuk eskimez: 
Bir kimsenin suyuna gitmekten, söylediklerine ‘evet, peki’ demekten zarar gelmez.
Baş yastığı baş derdini bilmez: 
İnsanın derdi içindedir, en yakını bile onu anlamaz.
Başa gelen çekilir: 
Çaresiz durumlara düşüldüğünde insan kendini üzüntüye kaptırmayıp bu durumlara sabır göstermelidir.
Başa gelmeyince bilinmez: 
Başına bir felaket gelmeyen, başkasına gelen felaketin ne denli acı olduğunu gereği gibi anlayamaz.
Başın başı var, başın da başı var: 
Toplum içinde hiç kimse başına buyruk değildir, başta bulunan her kişinin üstünde daha büyük bir baş vardır.
Başını acemi berbere teslim eden cebinden pamuğu eksik etmez (etmesin): 
İşbaşına tecrübesiz yönetici getirenler, onun yaratacağı sıkıntı ve zararları çekmeye hazır olmalıdır.
Baskıdaki altından askıdaki salkım yeğdir: 
Kullanılan, işe yarayan değersiz şey, saklanan ve kullanılmayan çok değerli şeyden daha iyidir.
Baskın basanındır: 
Düşmanı gafil avlayıp saldıran taraf savaşı kazanır.
Baskısız tahtayı yel alır, yel almazsa sel alır: 
Kontrol altında bulundurulmayan veya gereği gibi korunmayan gençler kötü yollara sürüklenebilirler.
Baykuşun kısmeti ayağına gelir: 
Tanrı hiçbir canlıyı aç bırakmaz, kımıldamadan duran baykuşun rızkını bile önüne koyar.
Bayramda borç ödeyene ramazan ağır (kısa) gelir: 
Vadesi yaklaşan bir borcu ödemek zorunda olan kimseye günler çok çabuk geçer.
Bedava sirke baldan tatlıdır: 
Masrafsız ve emeksiz elde edilen şeyler insana hoş gelir.
Bekâr gözü, kör gözü: 
Bekâr erkek, evlenme istek ve heyecanı içinde olduğundan alacağı kızın kusurlarını göremez.
Bekâra karı boşaması kolaydır: 
Bilgi ve deneyimi olmayan bir kimsenin işi hafife alması, önemsememesi, gereğince değerlendirememesi doğaldır.
Bekârlık maskaralık: 
Bekâr kimse bakımsızdır, derbeder bir yaşayışı vardır ve herkesin eğlencesi olur.
Bekârlık sultanlık(tır): 
Evlenmeden tek başına yaşamak daha iyidir.
Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur: 
Çok çalışmasına karşın belli bir düzeyden öteye gidemiyor.
Benzeye benzeye yaz, benzeye benzeye kış olur: 
Günler birbirinden çok farklı olmadığı hâlde hava yavaş yavaş ısınarak yaz, aynı biçimde yavaş yavaş soğuyarak kış olur.
Beş parmak (parmağın) bir (biri) olmaz: 
Belirli bir insan topluluğu içinde benzerlikler olabileceği gibi farklılıklar da olabilir.
Besle kargayı oysun gözünü :
Kıymet bilmez kişiler kendilerine yapılan iyiliğe, kötülükle karşılık verebilirler.
Besle kargayı, oysun gözünü: 
Elinde büyüttüğün kişi gün gelip sana nankörlük edebilir.
Besledik büyüttük danayı, şimdi tanımaz oldu anayı: 
Elinde büyüttüğün kişi gün gelip sana nankörlük edebilir.
Beterin beteri var: 
Çok kötü bir duruma düşen kimse, bundan daha kötü durumların da bulunduğunu düşünerek avunmalıdır.
Bey ardından çomak çalan çok olur: 
Güçlü bir kişi ile yüz yüze bulunduklarında ağızlarını açamayanlar, o gittikten sonra aleyhinde atıp tutarlar.
Bez alırsan Mısır’dan (Musul’dan), kız alırsan asilden: 
Ne alacaksanız cinsini, aslını biliniz, güvenerek alınız.
Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek (sormamak) ayıp: 
İnsanın her şeyi bilmemesi kusur değildir ama bilmediği bir işi sorup öğrenmeden yapmaya kalkışması kusurdur.
Bin bilsen de bir bilene danış: 
Bir insan bir şeyi ne kadar iyi bilirse bilsin, gene de onu kendisinden daha iyi bilen bulunabilir.
Bin dost az, bir düşman çok: 
Dostun ne denli çok olursa olsun onlardan zarar gelmez ama bir tek düşmanın olsa hep zarar görme tehlikesi içerisinde yaşarsın.
Bin nasihatten bir musibet yeğdir: 
Yaşanan olaylar, öğütlerden çok daha etkilidir.
Bin ölçüp bir biçmeli: 
Yapılacak bir işin bütün yönleri önceden çok iyi düşünülmeli, sonra işe başlanmalıdır.
Bin tasa bir borç ödemez: 
Borçlu ne denli üzülürse üzülsün borç sıkıntısından kurtulamaz.
Binicinin sağı solu olmaz:
1. Uzman kişi, hangi yöntemi uygularsa uygulasın başarılı olur. 2. İşini titizlikle yürüten kişinin, çalışanlarına her zaman iyi davranması beklenemez.
Bir (sağ) elinin verdiğini öbür (sol) elin duymasın (görmesin): 
Birine yaptığın iyiliği gizli tut.
Bir abam (postum) var atarım, nerede olsam yatarım: 
Tek başına yaşayan bir kimse, sorumluluğunda başkaları olmadığı için rahat hareket eder.
Bir acı (fincan) kahvenin kırk yıl hatırı vardır: 
İyilik küçük de olsa unutulmaz.
Bir adama kırk gün (deli dersen deli, akıllı dersen akıllı olur) ne dersen o olur: 
Sürekli telkinlerle bir kişinin bilinç altına birtakım inançlar, duygular yerleştirilebilir.
Bir ağaçta gül de biter, diken de: 
Bir aileden iyi adam da çıkar, kötü adam da.
Bir ağızdan çıkıp (çıkan) bin dile (ağza) yayılır: 
Ortaya atılan bir söz çok çabuk yayılır.
Bir avuç altının olacağına bir avuç toprağın olsun: 
Altın harcanıp gider, toprak ise sürekli ürün veren, para getiren bir maldır.
Bir baba dokuz evladı besler, dokuz evlat bir babayı beslemez: 
Çok çocuğu olan baba, her çocuk babasına bakılmasını ötekinden beklediği için sıkıntıda kalır.
Bir baş soğan bir kazanı kokutur: 
Kötü bir kişi, kötü bir davranış, kötü bir söz büyük bir topluluğun huzurunu bozmaya yeter.
Bir çiçekle bahar (yaz) olmaz: 
Küçük, güzel bir belirti ile doyurucu sonuca ulaşılmaz.
Bir çöplükte iki horoz ötmez: 
Bir yerde iki kişi baş olmaz.
Bir deli kuyuya bir taş atar, kırk akıllı çıkaramazmış: 
Bir insan bazen akla ve mantığa sığmayan bir iş yapar; yapılan iş, hiçbir kurala uymadığı için pek çok akıllı insan bunu düzeltmeye çalışır, fakat başaramaz.
Bir el bir eli yıkar, iki el bir yüzü yıkar: 
Bazı durumlarda yardımcısız iş yapılamayacağını anlatan bir söz.
Bir elin nesi var, iki elin sesi var: 
Başarıya ulaşmak için birlik olmak gerek.
Bir elin sesi çıkmaz:
1. Bir davanın bir kişi tarafından savunulması etkili ve yeterli değildir. 2. Yardımlaşarak işler daha kolay başarılır.
Bir felaket bin nasihatten yeğdir: 
Yaşanan olaylar, öğütlerden çok daha etkilidir.
Bir görüş bir kör biliş: 
Bir kez görmekle bir şey iyice anlaşılmaz, öğrenilmez.
Bir göz ağlarken öbür göz gülmez: 
Keder veya sıkıntı varken dostlar, akrabalar eğlenmemelidir.
Bir inat, bir murat: 
İnatçı kişi, her inadında istediği bir şeyi elde eder.
Bir kimsenin adı çıkacağına canı çıksın: 
İnsanın haklı veya haksız yere adı bir defalık kötüye çıktı mı ondan sonra yaptıkları hep o gözle değerlendirilir.
Bir kızı bin kişi ister, bir kişi alır: 
Bir şeyi herkes ister ancak onu bir kişi elde edebilir.
Bir koltuğa iki karpuz sığmaz: 
Aynı zamanda birden çok işle ilgilenmek başarı için sakıncalıdır.
Bir korkak bir orduyu bozar: 
Bir toplumda korkak kişi, kaygılı, heyecanlı sözleriyle kargaşa çıkarır.
Bir kötünün yedi mahalleye zararı vardır (dokunur): 
Bir kötünün, yalnızca yakın çevresine değil daha geniş çevrelere de zararı dokunur.
Bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır: 
Herhangi bir olayı, bir işi, bir ödevi küçümsememek, önemle ele almak gerekir. 
Bir selam bin hatır yapar: 
Selam bir ilgi ve sevgi belirtisidir, gönül kazanmakta büyük önemi vardır.
Bir sürçen atın başı kesilmez: 
Şimdiye kadar sizi memnun etmiş olan kişi bir kez yanlış iş yaptığında kendisine hemen ağır ceza verilmemelidir.
Bir tepe yıkılır, bir dere dolar: 
Dünyada hiçbir şey kaybolmaz; birinin kaybettiğini başkası kazanır, bir zengin fakirleşirken bir fakir de zenginleşebilir.
Bir tutam ot deveye hendek atlatır: 
Ufak bir para veya iyilik insana güç işler yaptırır.
Bir vuruşla ağaç devrilmez: 
Olumlu bir sonuç elde etmek için, tek bir girişimle yetinmemeli, o işe devam edilmelidir.
Biri bilmeyen bini hiç bilmez: 
Küçük de olsa bir iyiliğin değerini bilmeyen, daha büyük iyiliklere layık değildir.
Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar: 
Herkesin yararlanabileceği şeyden bazıları yararlanır da başkalarına yararlanma fırsatı vermezlerse büyük kavga çıkar.
Birlikten kuvvet doğar: 
Toplu veya beraber davranmak daha büyük güç sağlar.
Bitli baklanın da kör alıcısı olur: 
İşe yaramaz da olsa her şeyin isteklisi bulunur.
Bıldırcının beyliği arpa biçimine kadardır: 
Her kazancın bir sonu vardır.
Boğaz dokuz boğumdur: 
Bir söz iyice düşünmeden söylenmemelidir.
Bol bol yiyen bel bel bakar: 
Kazandığını ölçüsüzce harcayan ve ilerisi için bir şey artırmayan kişi kazançsız kaldığında acıklı bir duruma düşer. 
Borç iyi güne kalmaz: 
Borcu ilk fırsatta ödemek gerekir.
Borç ödemekle (vermekle), yol yürümekle tükenir: 
Birden ödenemeyen bir borç azar azar verilerek ödenebilir.
Borç ödenir, kira ödenmez: 
Kiracı olmaktansa, borca girip ev sahibi olmak daha iyidir.
Borç yiğidin kamçısıdır: 
Borç, kişiyi daha çok çalışmaya zorlar.
Borç yiyen kesesinden yer: 
Borçla alışveriş yapan, aldıklarının parasını hemen ödemese de günün birinde mutlaka ödeyecektir.
Borçlunun dili kısa gerek: 
Borcu olan kimse, alacaklısına karşı ileri geri konuşmamalı, aşağıdan almalıdır.
Borçlunun duacısı alacaklısıdır: 
Borçlunun ölmemesi ve para kazanması için en çok dua eden alacaklısıdır.
Borçtan korkan kapısını büyük açmaz (küçük açar): 
Borçlanmak istemeyen fazla açılmaz, giderlerini kısar, kendi durumuna uygun bir yaşama yolu tutar.
Boş başak dik durur: 
Bilgisiz olan üstün görünmek için kasılır.
Boş çuval ayakta (dik) durmaz:
1. Karnı doymayan kimse çalışamaz. 2. Bilgisiz ve yeteneksiz bir kişi, kendisine verilen görevlerde tutunamaz.
Boş gezmekten bedava çalışmak yeğdir: 
Çalışmak insanı tembellikten kurtarır.
Boş torba ile at tutulmaz: 
Çıkar veya karşılık gösterilmeden bir kimse bir yere bağlanmaz.
Boşboğazı ateşe atmışlar, odun yaş diye bağırmış :
Aklına her geleni söyleyen kişiler,toplum içinde sevilmezler.
Boşboğazı ateşe atmışlar, odunum yaş (az) demiş: 
Çenesi düşükler umulmadık anlarda densizce konuşabilirler.
Bostana dadanan eşeğin kuyruğu, kulağı olmaz: 
Çalıp çırpmayı alışkanlık edinen kimse yakalanıp ceza göre göre insanlıktan çıkar.
Böyle başa böyle tıraş: 
Kişi nasıl birisiyse ona uygun biçimde davranılır.
Böyle gelmiş böyle gider: 
Her zaman böyle olmuş, gene de böyle olacak.
Boynuz kulaktan sonra çıkar, ama kulağı geçer: 
Bir konu üzerinde sonradan yetiştikleri hâlde kendilerinden önce yetişmiş olanları geçenler vardır.
Boyuma göre (boyumca) boy buldum, huyuma göre (huyumca) huy bulmadım:
 Bir kimse, beden yapısı, zenginlik vb. konularda kendisine uyanı bulabilir ama huyu kendisine uyan bir kimseyi kolay kolay bulamaz.
Bu abdestle daha çok namaz kılınır: 
Bir tutum veya davranışın etkisi sürekli olur.
Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!: 
Sözleri ve davranışları birbirini tutmuyor, çelişiyor.
Buğday başak verince orak pahaya çıkar: 
Gereksinim duyulan şey değer kazanır.
Bugünkü (akşamın) işini yarına (sabaha) bırakma (koyma): 
Bugün yapılması gereken bir işin ertesi güne bırakılması iyi değildir.
Bugünkü tavuk yarınki kazdan iyidir: 
Sağlanmış bir kazanç beklenen, umulan daha büyük bir kazanca feda edilemez.
Bükemediğin eli öp, başına koy: 
Düşmanını yenemiyorsan ona hoş görünmeye çalışarak kötülüğünden kendini koru.
Bülbülü altın kafese koymuşlar, ‘ah vatanım’ demiş: 
Kişi, başka yerlerde ne kadar rahat ve mutlu olursa olsun yine de kendi yurdunu özler.
Bülbülün çektiği dili belası: 
İlerisi düşünülmeden söylenen söz insanın başına dert açabilir.
Buldum bilemedim, bildim bulamadım: 
Kişi elinde fırsat varken bundan yararlanmayı bilmez, yararlanma yollarını öğrendiği zaman da eline fırsat geçmez.
Büyük balık küçük balığı yutar: 
Güçlüler, güçsüzleri ezer.
Büyük başın derdi büyük olur: 
Büyük işlerin başında bulunanların karşılaşacağı güçlükler de çoktur.
Büyük lokma ye büyük söz söyleme :
Hayatta hiçbir zaman başkalarının durumu küçümsenmemelidir.
Büyük lokma ye büyük söz söyleme: 
Başaramayacağın, sonuçlandıramayacağın bir konuda kesin sözler söyleme.