Atasözleri Sözlüğü
Kategori içerisinde 194 kelime var.
A
Abanın kadri yağmurda bilinir :
Daha önce kıymetsiz gibi görünen bir çok şeyin, kullanım zamanı geldiğinde değeri artar.
Abdal abdalın ne umduğunu, ne bulduğunu ister :
Sosyal seviyesi eşit insanlar birbirlerini çekemezler.
Abdalın karnı doyunca gözü pabucundadır (yolda olur):
Çıkarına düşkün kimselerin arkadaşlığı işi bitinceye kadardır.
Aç doymam, tok acıkmam sanır:
Aç insan elde ettiğinden çoğunu ister, varlıklı insan ise daha fazlasını ister.
Aç tavuk kendini arpa (buğday) ambarında sanır:
İnsanlar, yokluğunu, yoksulluğunu çektikleri şeyler için olmayacak hayaller, düşler kurar.
Acemi katır kapı önünde yük indirir :
Elinden yeterince iş gelmeyen kimseler, kendilerine verilen görevi istenildiği biçimde yapamazlar veya yarım bırakıp kaçarlar.
Acemi nalbant gibi kah nalına vurur, kah mıhına :
Söylediği sözlerle yaptığı işler arasında tutarlılık yoktur. Bunu da genellikle bilmeyerek yapar.
Acı patlıcanı kırağı çalmaz :
Hayatta birçok problemlerle karşılaşıp bunlardan başarı ile çıkmış olanlar, bundan sonra karşılaşacakları zorlukları da atlatıp başarı ile çıkarlar.
Açık ağız aç kalmaz:
İsteklerini uygun bir biçimde söylemesini bilen kimse, onları önünde sonunda elde eder.
Acıkan doymam sanır, susayan kanmam sanır:
Bir şeyi uzun süre elde edemeyen kimse, daha sonra o şeyden ne kadar çok edinirse edinsin yine kendisine yetmeyeceği kanısında bulunur.
Acıkan ne yemez, acıyan ne demez:
Geçim sıkıntısı içinde bulunan kişi geçinebilmek için her yolu dener, her işi yapar, canı yanan kişi de sonunu düşünmeden ağzına geleni söyler.
Acıkanın yanağından, susayanın dudağından belli olur:
Bir insanın ne durumda olduğu yüzünden anlaşılır.
Acıkmış kudurmuştan beterdir:
Uzun süre bir nesnenin yokluğunu çeken kimse, onu gördüğünde büyük bir istekle ona saldırır.
Acından kimse ölmemiş:
Kişi yoksul olabilir, işsiz ve parasız kalabilir ama aç kalmaz, mutlaka bir geçim yolu bulur.
Açma sırrını dostuna, dostunun dostu vardır o da söyler dostuna:
Bir sır en yakın dosta bile söylenmemelidir.
Adam adama yük değil, can gövdeye mülk değil:
Konuğumuzdan veya yanımıza bir iş için gelen kimseden yüksünmemeliyiz çünkü onlar yanımızda sürekli olarak kalmazlar.
Adamın adı çıkacağına canı çıksın:
İnsanın haklı veya haksız yere adı bir defalık kötüye çıktı mı ondan sonra yaptıkları hep o gözle değerlendirilir.
Adamın iyisi işbaşında (alışverişte) belli olur:
Bir kişinin iyi ve becerikli olduğu yaptığı işlerden anlaşılır.
Adamın yere bakanından, suyun yavaş akanından kork:
Duygu ve düşüncelerini açığa vurmayan sessiz insan yavaş akan derin su gibi tehlikelidir.
Ağaç ucuna yel değer, güzel kişiye söz değer:
Güzel insanlar her yerde ilgi çekerler, her zaman onların sözü kabul edilir.
Ağaç yaprağıyla gürler (güzeldir):
İnsan önemli işleri akrabası, yakınları, yandaşlarından güç alarak daha kolay yapar.
Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı olur:
Çocuklar ana ve babalarından öğrendiklerini yapmaya özenirler.
Ağaca dayanma kurur, adama (insana) dayanma ölür:
İnsan yapacağı işte başkalarına değil, kendine güvenmelidir.
Ağacın meyvesi olunca, başını aşağı salar:
Yararlı eserler veren, bilgi ve erdemle donanmış kimse alçak gönüllü olur.
Ağanın alnı terlemezse ırgatın burnu kanamaz:
İşveren işçisi ile birlikte çalışmazsa işçi işe var gücüyle sarılmaz.
Ağası güçlü olanın kulu asi olur:
Dişli birine dayanan, güvenen kişi herkese kafa tutar, kabadayıca davranır.
Ağır git ki yol alasın:
Bir işte başarılı olmak isteyen kimse, ağır ağır ama güvenilir adımlarla yürümelidir.
Ağır taş yerinden oynamaz:
Ağırbaşlı insan kimsenin oyuncağı olmaz, onu yıpratmaya kimsenin gücü yetmez.
Ağız yer, yüz utanır:
Armağan alan, armağanı verenin isteğini yerine getirmemeye çekinir ve mutlaka yapmaya çalışır.
Ağlama ölü için ağla diri için:
Ölüp giden aslında dünyanın bütün dert ve sıkıntılarından kurtulmuştur onun adına üzülmek yersizdir, esas dünyada kalan ve onun sıkıntısını çekenler için üzülmek gerekir.
Ağlarsa anam ağlar, başkası (kalanı) yalan ağlar:
İnsanın sıkıntısını yürekten paylaşan yalnızca annesidir, diğerlerinin üzülmesi yüzeyseldir.
Ak koyunu gören içi dolu yağ sanır:
Bir şeyin dış görünüşüne bakarak içinin de öyle olduğunu sananlar yanılırlar.
Akan su yosun tutmaz:
Tembel tembel oturan kimse hantallaşır, iş yapma yeteneğini yitirir, çalışan kimse gittikçe açılır, daha yararlı işler yapar.
Akarsu çukurunu kendi kazır:
Bir şeyi yapma isteği ve gücü bulunan kimse, uygun bir çalışma yönü ve alanı bulur.
Akarsu pislik tutmaz:
Bir insan ne kadar çok çalışırsa o kadar kötü düşünceden ve kötülük yapmaktan uzak olur.
Akıl yaşta değil, baştadır:
Akıllı olmanın yaşla ilgisi yoktur, bazı küçükler büyüklerden daha akıllı olabilir.
Akılları pazara çıkarmışlar, herkes yine kendi aklını almış:
İnsan kendi aklını, düşüncesini başkasınınkinden üstün görür.
Akıllı oğlan neyler ata malını, akılsız oğlan neyler ata malını:
Çocuk akıllı ise babasından mal kalsın diye beklemez, malı kendisi kazanır; akılsızsa babası ne kadar çok mal bırakırsa bıraksın, değerini bilmez ve onu kısa zamanda bitirir.
Akılsız başın cezasını (zahmetini) ayak çeker:
Bir işte düşüncesizce davranan kişi her türlü olumsuz sonuca katlanır.
Aklınla rezil olursun, aklınla vezir olursun:
Aklını iyi kullanan saygı görür, kullanmayan kendini küçük düşürür.
Akşamın hayrından sabahın şerri iyidir (yeğdir):
İşinizi akşamüzeri veya gece yapmayın, sabaha bırakın çünkü gece iş yapmanın kötü yönleri daha çoktur.
Ala keçiyi gören içi dolu yağ sanır:
Bir şeyin dış görünüşüne bakarak içinin de öyle olduğunu sananlar yanılırlar.
Alacakla verecek (borç) ödenmez:
Bir yerden alacağınız parayla başka bir yere olan borcunuzu kapatamazsınız.
Alçacık eşeğe herkes biner:
Güçsüz ve koruyucusuz bir kimseyi buyruk altına almak ve ezmek kolaydır.
Alçak yerde tepecik kendisini dağ sanır:
Bilgili kimselerin bulunmadığı yerde cahil kişi bilgiçlik taslar.
Alçak yerde yatma sel alır, yüksek yerde yatma yel alır:
İnsan kendi durumuna göre bir yaşam tarzı benimsemeli, arkadaşlarını da ona göre seçmelidir.
Â
Âleme verir talkını (telkini), kendi yutar salkımı:
Kendisinin inanmadığı ve tutmadığı öğütleri başkalarına kolayca verir.
A
Alet işler, el övünür:
Bir kimse ne kadar usta olursa olsun gerekli araçları olmadan kusursuz iş yapamaz.
Â
Âlim unutmuş, kalem unutmamış:
İnsan ne kadar bilgili olursa olsun her şeyi aklında tutamayacağı için unutulmaması istenilen şey mutlaka yazılmalıdır.
Âlimden zalim doğar:
Topluma yaptıklarıyla daima yararlı olmuş bir bilginin çocuğu da öyle olacak diye bir kural yoktur.
A
Alıcı kuşun ömrü az olur:
Başkalarına saldırmayı alışkanlık edinen kimsenin düşmanı çok olur, bu düşmanlar onun canına kıyarlar.
Allah bilir ama kul da sezer:
Bir işin nasıl bir sonuç vereceğini ancak Tanrı bilir ama insan da kafasını kullanarak aşağı yukarı bir tahminde bulunabilir.
Allah gümüş kapıyı kaparsa altın kapıyı açar:
İşi bozulan kişi umutsuzluğa düşmemeli, Tanrı’nın onu daha iyi bir işe kavuşturacağına inanmalıdır.
Allah kardeşi kardeş yaratmış, kesesini ayrı yaratmış:
Geçim konusunda kimse kimseye yük olmamalıdır.
Allah sevdiğine dert verir:
Tanrı, derdin kendisinden geldiğine inanarak yakınmayanları ödüllendireceği için sevdiğine dert verir.
Allah uçamayan kuşa alçacık dal verir:
Allah, yetenekleri kısıtlı olanlara durumlarına uygun bir yaşama düzeni verir.
Allah’ın bildiği kuldan saklanmaz:
Kişi işlediği suçtan dolayı önce Tanrı’ya karşı sorumludur ve bu suçu da Tanrı bilir, bu nedenle onu kuldan saklamak gerekmez.
Alma mazlumun ahını çıkar, aheste aheste:
Kimseye eziyet edip ahını alma, sonra yaptığın kötülüklerin cezasını ömür boyu çekersin.
Almadığın hayvanın kuyruğunu tutma:
Almayacağın bir şeye alacakmışsın gibi yakın ilgi gösterme, işinde çalıştırmayacağın kimseye çalıştıracakmışsın gibi umut verme.
Altın ateşte, insan mihnette belli olur:
Altına benzeyen maddenin altın olup olmadığı ateşe dayanıklılık derecesi ile anlaşıldığı gibi bir kişinin değeri de sıkıntılara katlanma, zorlukları yenme ve benliğini koruma gücü ile ölçülür.
Altın eli bıçak kesmez:
1. Varlıklı veya değerli kişilerin elini kimse bükemez. 2. Herhangi bir işte usta olan her zorluğun üstesinden gelir.
Altın yerde paslanmaz, taş yağmurdan ıslanmaz:
Değerli kişi veya nesneler, ne türlü uygunsuz koşullar içinde bulunurlarsa bulunsunlar değerlerini ve niteliklerini yitirmezler.
Altın yere düşmekle pul olmaz:
Üstün nitelikli kişinin değeri, bulunduğu yerden uzaklaştırılmasıyla azalmaz.
Altını saklamak değil, kuruşu saklamak hünerdir:
Tutumluluk değersiz görünen şeyleri değerlendirmekle olur.
Altının kıymetini (kadrini) sarraf bilir:
Bir kimsenin, bir şeyin değerini ancak o konuda uzmanlığı olanlar bilir.
Amcamla dayım, hepsinden aldım payım:
Yakınlarından beklediği ilgi ve yardımı görmeyen bir kimse onlardan artık yeni bir istekte bulunamaz.
Ana gibi yâr olmaz, Bağdat gibi diyar olmaz:
İnsanlar içinde bize anne kadar candan bağlı dost yoktur.
Anan güzel idi hani yeri, baban güzel idi hani evi:
Hiçbir duruma güvenilmez, bizim olan şeyler elimizde sürekli olarak kalmazlar.
Anasına bak, kızını al, kenarına (kıyısına, tarağına) bak, bezini al:
Bir kızın karakterini öğrenmek isteyenler, anasının durumunu göz önüne alırlarsa aldanmamış olurlar.
Anca beraber, kanca beraber:
İki veya daha çok kişi yaptıkları iş kötü de gitse birbirlerinden ayrılmamalıdırlar.
Anlatışa göre verirler fetvayı:
Haksız kişi, olayı kendisini haklı gibi göstererek anlatırsa dinleyen ona hak verir.
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az:
Anlayışlı kimseleri en küçük bir söz bile etkiler oysa anlayışsız kimselere ne söylense yararsızdır.
Ar dünyası değil, kâr dünyası:
Kişi para kazanmak için namusuna dokunmadıktan sonra şu veya bu işi yapmaktan utanmamalıdır.
Araba devrilince (kırıldıktan sonra, kırılınca) yol gösteren çok olur:
İş işten geçtikten sonra verilen öğüdün değeri yoktur.
Araba ile tavşan avlanmaz:
Her işte başarıya ulaşabilmek için kullanılması gereken özel yöntemler vardır.
Arabanın ön tekerleği nereden geçerse art tekerleği de oradan geçer:
Kıdem ve yaş bakımından büyük olanların yaptıkları her zaman örnek alınır.
Arayan Mevla’sını da bulur, belasını da:
İyiyi amaçlayanlar iyiye, kötüyü amaçlayanlar ise kötüye ulaşırlar.
Ardıcın közü olmaz, yalancının sözü olmaz:
Ardıç ağacının ateşi çabuk geçer, kül olur; yalancının sözü de böyledir, ona da güvenilmez.
Ardında yüz köpek havlamayan kurt, kurt sayılmaz:
Önemli kimseleri çekemeyip onlara dil uzatanlar çok olur.
Arı gibi eri olanın dağ kadar yeri olur:
Çalışkan kişileri olan aile ve toplumlar her yerde bol kazanç elde ederler.
Arığa su gelene kadar kurbağanın gözü patlar:
Yapılması geciken iyilikler, bekleyenleri sıkıntı içinde bırakır.
Arkadaşını söyle, kim olduğunu söyleyeyim:
Kişi kendisine uygun kimselerle arkadaşlık kuracağı için arkadaşını tanıdığımızda o kişinin de kimliğini öğrenmiş oluruz.
Armudun iyisini (dağda) ayılar yer:
Kendilerine yakışmayan güzel bir şeyi eline geçirenler için kullanılan bir söz.
Arpa samanıyla, kömür dumanıyla:
Yararlanılan nesneleri eksiklikleriyle birlikte kabullenmek gerekir.
Arsızın yüzüne tükürmüşler ‘yağmur yağıyor’ demiş:
Arsız ne kadar ağır hakaret görse de aldırmaz, pişkinliğe vurur.
Arslanın adı çıkmış, çakallar baş keser:
Haksızlık veya kötülük yapacağı düşünülen kişi yerine bu konuda adı ön plana çıkan kişiler asıl haksızlığı ve kötülüğü yaparlar.
Aş tuz ile, tuz oran ile:
Bir şeyin hoşa gitmesi onun birtakım nitelikler taşımasına ve bu niteliklerin de gerektiği oranda bulunmasına bağlıdır.
Â
Âşığa Bağdat uzak (ırak) değil (gelmez):
Bir şeyi elde etmek için aşırı istekli olan kimseye, bu uğurda katlanacağı fedakârlıklar güç gelmez.
Âşığın gözü kördür:
Kendisini aşka kaptıran kimse, sevgilisinin kusurlarını görmediği gibi çevresinde olup bitenlerle de ilgilenmez.
Âşık âlemi kör, dört yanını duvar sanır:
Aşktan gözü kararmış kimse, hoş karşılanmayacak aşırı davranışlarda bulunur.
A
Aşk olmayınca meşk olmaz:
Güçlü bir istek olmayınca hiçbir şey elde edilemez. (meşk: Alışarak öğrenme.)
Aslan yatağından (yattığı yerden) bellidir (belli olur):
Bir kimsenin oturduğu yerin durumu, onun kişiliğini belli eder.
Astar bol olmayınca yüze gelmez:
Bir iş yapmak için gerekli olan şeyler, ölçü biraz geniş tutularak hazırlanmalıdır.
Aşure yemeye giden kaşığını cebinde taşır:
Bir işten yararlanmak isteyen gerekli araçları hazırlamalıdır.
At at oluncaya kadar sahibi mat olur:
Bir çocuğu, bir işçiyi yetiştiren her bakımdan çok yorulur, yıpranır.
At binicisine (sahibine) göre kişner (eşinir):
İnsanlar başlarında bulunan kişinin etkisi altında kalarak onun tutumuna göre davranırlar.
At binicisini bilir (tanır):
İşçi, yöneticisinin işten anlayıp anlamadığını bilir ve çalışmalarını ona göre yürütür.
At bulunur meydan bulunmaz, meydan bulunur at bulunmaz:
Bir işi başarabilmek için gerekli olan koşullar her zaman eksiksiz olarak ele geçmez.
At ölür meydan (nalı) kalır, yiğit ölür şan (namı) kalır:
Yaşarken iyi işler yapmalı, iyi bir ad bırakılmaya çalışılmalıdır.
At yedi günde, it yediği günde :
Toplumlar arası ilişkilerde olgun ve asil kişiler, kişiliklerini hemen ortaya koymazlar.
At, adımına göre değil, adamına göre yürür:
Atın yürüyüşü binicisinin yönetimine bağlı olduğu gibi bir işin gidişi de iş başındakinin bilgisine ve çabasına bağlıdır.
Ata eyer gerek, eyere er gerek:
Bir işletmeyi önce donatıp sonra da iyi bir yöneticiye teslim ederseniz istediğiniz verimi alırsınız.
Atalar sözünü tutmayanı yabana atarlar:
Büyüklerinin sözünü tutmayıp onların gösterdikleri yoldan gitmeyenler toplum içinde ziyan olup giderler.
Atasını tanımayan Allah’ını tanımaz:
Babaya itaat etmeyen kimse, ana ve babaya itaat etmeyi buyuran Tanrı’yı da tanımıyor demektir.
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz:
Küçük de olsa birtakım belirtilerin önemli olaylara işaret olduğunu anlatan bir söz.
Atılan ok geri dönmez:
İyi düşünmeden yaptığımız işlerden pişman olarak geri dönmek isteriz ama artık iş işten geçmiştir.
Atın bahtsızı arabaya düşer:
Değerli ama talihsiz kimseler, kişiliklerine uygun olmayan ağır ve aşağılık işlerde kullanılırlar.
Atın ölümü arpadan olsun:
Çok sevilen bir şey yapılırken veya sevilen bir yiyecek yenilirken sonuç kötü de olsa zor veya kötü şeylere katlanılır.
Atına bakan ardına bakmaz:
Görevini eksiksiz yapan, aracını iyi kullanan kimse kendisini kötü duruma düşmekten kurtarmış olur.
Av avlayanın, kemer bağlayanın:
Bir şey, onu elde etmenin yolunu bilenin; bir şeyden yararlanma, onu kullanmasını becerebilenin hakkıdır.
Av vuranın değil, alanın:
Bir şeyden, sahibi değil de başkası yararlanıyorsa asıl sahip yararlanan kişidir.
Ava gelmez kuş olmaz, başa gelmez iş olmaz:
Kuşlar avlanmaktan kurtulamazlar, insanlar da hatıra, hayale gelmeyen çeşit çeşit felaketle karşılaşabilirler.
Avcı ne kadar hile (al) bilse ayı o kadar yol bilir:
Bir kişi başkasını alt etmek için çeşit çeşit ustalık kullanır ama karşısındaki de yenilmemek için türlü önlemler alır.
Ay görmüşün yıldıza minneti (itibarı) yoktur:
Bir şeyin çok üstününü, çok güzelini görmüş olan kimse, ondan daha az değerde olanını beğenmez.
Ayı sevdiği yavrusunu hırpalar:
Hırpalamak her zaman kötülük yapmak için olmaz, sevgiden kaynaklanan hırpalamalar da vardır.
Az eli aşta gör, çok eli işte gör:
Yemek az kişiyle onun dışında kalan işler ise çok kişiyle daha çabuk yapılır.
Az veren candan, çok veren maldan:
Varlıklı olmayan kimsenin yardım veya armağan olarak az şey vermesi büyük fedakârlıktır, varlıklı kimsenin vereceği armağan ve yardımlar fedakârlık sayılmaz.
Aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz:
Büyük şeyleri elde edebilmek için önce küçük şeylerle yetinmek gerekir.