Türkçe Ailesi

  1. Anasayfa
  2. Alfabetik Atasözleri Sözlüğü

Alfabetik Atasözleri Sözlüğü

Ahmet Fatih ERDEM Ahmet Fatih ERDEM -
14790 0

Atasözleri Sözlüğü

Tümü | En yeniler | # A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W X Y Z
Kategori içerisinde 194 kelime var.
A
Aba vakti aba, yaba vakti yaba :
Her şey zamanında yapılırsa kişi kazançlı olur.
Abanın kadri yağmurda bilinir :
Daha önce kıymetsiz gibi görünen bir çok şeyin, kullanım zamanı geldiğinde değeri artar.
Abdal abdalın ne umduğunu, ne bulduğunu ister :
Sosyal seviyesi eşit insanlar birbirlerini çekemezler.
Abdala malum olur: 
Bir şeyin olacağını önceden sezen kimseler için söylenen bir söz.
Abdalın karnı doyunca gözü pabucundadır (yolda olur): 
Çıkarına düşkün kimselerin arkadaşlığı işi bitinceye kadardır.
Aç doymam, tok acıkmam sanır: 
Aç insan elde ettiğinden çoğunu ister, varlıklı insan ise daha fazlasını ister.
Aç elini kora sokar: 
Aç insan, geçimini sağlamak için kendisini her türlü tehlikeye atar.
Aç tavuk kendini arpa (buğday) ambarında sanır: 
İnsanlar, yokluğunu, yoksulluğunu çektikleri şeyler için olmayacak hayaller, düşler kurar.
Aç yeri başka, acı yeri başka: 
İnsanın yüreği ne denli acıyla dolu olsa da yemek yemeyi ister.
Acele ile menzil alınmaz:
Acele etmekle daha çabuk sonuç alınır sanılmamalıdır. 
Acele ile yürüyen yolda kalır: 
İş yaparken acele eden şaşırır, işini bitiremez.
Acele işe şeytan karışır: 
Düşünüp taşınmadan ivedi olarak yapılan işten iyi sonuç alınamaz.
Acemi katır kapı önünde yük indirir :
Elinden yeterince iş gelmeyen kimseler, kendilerine verilen görevi istenildiği biçimde yapamazlar veya yarım bırakıp kaçarlar.
Acemi nalbant gibi kah nalına vurur, kah mıhına :
Söylediği sözlerle yaptığı işler arasında tutarlılık yoktur. Bunu da genellikle bilmeyerek yapar.
Acı acıyı keser, su sancıyı: 
Bir güçlüğü yenmek için başka bir güç yola başvurulmalıdır.
Acı patlıcanı kırağı çalmaz :
Hayatta birçok problemlerle karşılaşıp bunlardan başarı ile çıkmış olanlar, bundan sonra karşılaşacakları zorlukları da atlatıp başarı ile çıkarlar.
Açık ağız aç kalmaz:
 İsteklerini uygun bir biçimde söylemesini bilen kimse, onları önünde sonunda elde eder.
Acıkan doymam sanır, susayan kanmam sanır: 
Bir şeyi uzun süre elde edemeyen kimse, daha sonra o şeyden ne kadar çok edinirse edinsin yine kendisine yetmeyeceği kanısında bulunur.
Acıkan ne yemez, acıyan ne demez: 
Geçim sıkıntısı içinde bulunan kişi geçinebilmek için her yolu dener, her işi yapar, canı yanan kişi de sonunu düşünmeden ağzına geleni söyler.
Acıkanın yanağından, susayanın dudağından belli olur: 
Bir insanın ne durumda olduğu yüzünden anlaşılır.
Acıklı başta akıl olmaz: 
Büyük sıkıntılar içinde bulunanlar mantık dışı işler yapabilirler.
Acıkmış kudurmuştan beterdir: 
Uzun süre bir nesnenin yokluğunu çeken kimse, onu gördüğünde büyük bir istekle ona saldırır.
Acından kimse ölmemiş: 
Kişi yoksul olabilir, işsiz ve parasız kalabilir ama aç kalmaz, mutlaka bir geçim yolu bulur.
Açma sırrını dostuna, dostunun dostu vardır o da söyler dostuna: 
Bir sır en yakın dosta bile söylenmemelidir.
Adam adama yük değil, can gövdeye mülk değil: 
Konuğumuzdan veya yanımıza bir iş için gelen kimseden yüksünmemeliyiz çünkü onlar yanımızda sürekli olarak kalmazlar.
Adam olana bir söz yeter: 
Anlayışlı olan kimse için bir şeyin bir kez söylenmesi yeterli olur.
Adamak kolay, ödemek zordur: 
Söz vermek kolaydır ancak o sözü yerine getirmek zordur.
Adamakla mal tükenmez: 
Yardım sözle değil, gerçekten fedakârlık yapılarak gerçekleştirilir.
Adamın adı çıkacağına canı çıksın:
 İnsanın haklı veya haksız yere adı bir defalık kötüye çıktı mı ondan sonra yaptıkları hep o gözle değerlendirilir.
Adamın iyisi işbaşında (alışverişte) belli olur: 
Bir kişinin iyi ve becerikli olduğu yaptığı işlerden anlaşılır.
Adamın yere bakanından, suyun yavaş akanından kork: 
Duygu ve düşüncelerini açığa vurmayan sessiz insan yavaş akan derin su gibi tehlikelidir.
Ağaç kökünden yıkılır:
 Bir düzen, ayrıntıların değişmesiyle değil temelin bozulmasıyla yıkılır.
Ağaç ne kadar uzasa göğe ermez: 
İnsan ne kadar yükselirse yükselsin bir yerde durur.
Ağaç ucuna yel değer, güzel kişiye söz değer: 
Güzel insanlar her yerde ilgi çekerler, her zaman onların sözü kabul edilir.
Ağaç yaprağıyla gürler (güzeldir): 
İnsan önemli işleri akrabası, yakınları, yandaşlarından güç alarak daha kolay yapar.
Ağaç yaş (fidan) iken eğilir: 
İnsanlar küçük yaşta kolay eğitilir.
Ağaca balta vurmuşlar ‘sapı bedenimden’ demiş: 
İnsana en yakını bile kötülük edebilir.
Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı olur: 
Çocuklar ana ve babalarından öğrendiklerini yapmaya özenirler.
Ağaca dayanma kurur, adama (insana) dayanma ölür: 
İnsan yapacağı işte başkalarına değil, kendine güvenmelidir.
Ağacın kurdu içinde olur: 
Bir topluluğu çökertecek olan şey yine kendi içinden çıkar.
Ağacın meyvesi olunca, başını aşağı salar:
 Yararlı eserler veren, bilgi ve erdemle donanmış kimse alçak gönüllü olur.
Ağanın alnı terlemezse ırgatın burnu kanamaz: 
İşveren işçisi ile birlikte çalışmazsa işçi işe var gücüyle sarılmaz.
Ağanın malı çıkar, uşağın canı: 
Bir afeti önlemek için işveren malını, işçi de canını feda eder.
Ağası güçlü olanın kulu asi olur: 
Dişli birine dayanan, güvenen kişi herkese kafa tutar, kabadayıca davranır.
Ağası güçlü olanın, kulu suçlu olur: 
Kuvvetli kimselerin suçları yanındakilere yüklenir.
Ağılda oğlak doğsa ovada otu biter: 
Tanrı her yarattığının rızkını verir.
Ağır git ki yol alasın: 
Bir işte başarılı olmak isteyen kimse, ağır ağır ama güvenilir adımlarla yürümelidir.
Ağır kazan geç kaynar:
1. Kalın kafalı insan bir konuyu zor anlar. 2. Tembel olan işi geç yapar.
Ağır taş yerinden oynamaz: 
Ağırbaşlı insan kimsenin oyuncağı olmaz, onu yıpratmaya kimsenin gücü yetmez.
Ağız yer, yüz utanır: 
Armağan alan, armağanı verenin isteğini yerine getirmemeye çekinir ve mutlaka yapmaya çalışır.
Ağlama ölü için ağla diri için: 
Ölüp giden aslında dünyanın bütün dert ve sıkıntılarından kurtulmuştur onun adına üzülmek yersizdir, esas dünyada kalan ve onun sıkıntısını çekenler için üzülmek gerekir.
Ağlarsa anam ağlar, başkası (kalanı) yalan ağlar: 
İnsanın sıkıntısını yürekten paylaşan yalnızca annesidir, diğerlerinin üzülmesi yüzeyseldir.
Ağlayanın malı gülene hayretmez: 
Birinden haksız olarak alınan mal, alana yarar sağlamaz.
Ağustosta beyni kaynayanın zemheride kazanı kaynar: 
Yazın çalışan kışın rahat eder. 
Ah alan onmaz: 
Kötülük ettiği için beddua alan iflah olmaz. 
Ah yerde kalmaz: 
Kötülük cezasız kalmaz.
Ak akçe kara gün içindir: 
Çalışarak kazandığımız para, dar zamanımızda bizi sıkıntıdan kurtarır.
Ak koyunu gören içi dolu yağ sanır: 
Bir şeyin dış görünüşüne bakarak içinin de öyle olduğunu sananlar yanılırlar.
Ak koyunun kara kuzusu da olur: 
İyi bir ailenin çocuğu kötü de olabilir.
Akacak kan damarda durmaz:
 Kişi, alın yazısında olanla kesinlikle karşılaşır.
Akan su yosun tutmaz: 
Tembel tembel oturan kimse hantallaşır, iş yapma yeteneğini yitirir, çalışan kimse gittikçe açılır, daha yararlı işler yapar.
Akara kokara bakma çuvala girene bak: 
İyi, kötü deme; mal ve para biriktir.
Akarsu çukurunu kendi kazır: 
Bir şeyi yapma isteği ve gücü bulunan kimse, uygun bir çalışma yönü ve alanı bulur.
Akarsu pislik tutmaz: 
Bir insan ne kadar çok çalışırsa o kadar kötü düşünceden ve kötülük yapmaktan uzak olur.
Akıl adama (kişiye) sermayedir: 
Bir kimsenin giriştiği işlerde en büyük yardımcısı aklıdır.
Akıl akıldan üstündür: 
Bir kimsenin aklına gelmeyen bir çare, başka birinin aklına gelebilir.
Akıl kişiye sermayedir :
Kişinin yaptığı işte başarı sağlaması, aklını kullanması ile orantılıdır.
Akıl yaşta değil, baştadır: 
Akıllı olmanın yaşla ilgisi yoktur, bazı küçükler büyüklerden daha akıllı olabilir.
Akılları pazara çıkarmışlar, herkes yine kendi aklını almış: 
İnsan kendi aklını, düşüncesini başkasınınkinden üstün görür.
Akıllı oğlan neyler ata malını, akılsız oğlan neyler ata malını: 
Çocuk akıllı ise babasından mal kalsın diye beklemez, malı kendisi kazanır; akılsızsa babası ne kadar çok mal bırakırsa bıraksın, değerini bilmez ve onu kısa zamanda bitirir.
Akılsız başın cezasını (zahmetini) ayak çeker: 
Bir işte düşüncesizce davranan kişi her türlü olumsuz sonuca katlanır.
Akla gelmeyen başa gelir: 
İnsan ummadığı, düşünmediği şeylerle karşılaşabilir.
Aklı başa yaş getirir: 
Deneyim, yıllar içerisinde elde edilir.
Aklın yolu birdir: 
İyi düşünüldüğünde ayrı ayrı kimselerce varılacak sonuç hep aynıdır.
Aklınla rezil olursun, aklınla vezir olursun: 
Aklını iyi kullanan saygı görür, kullanmayan kendini küçük düşürür.
Akmasa da damlar: 
Çok değilse bile az çok bir gelir veya kazanç sağlar.
Aksak eşekle yüksek dağa çıkılmaz: 
Eksik aletle sağlıklı iş yapılmaz.
Akşamın hayrından sabahın şerri iyidir (yeğdir): 
İşinizi akşamüzeri veya gece yapmayın, sabaha bırakın çünkü gece iş yapmanın kötü yönleri daha çoktur.
Al elmaya taş atan çok olur: 
Değerli kimselere sataşan çok olur.
Al malın iyisini, çekme kaygısını: 
Malın iyisini alan, onu tasasız kullanır.
Ala keçi her vakit püsküllü oğlak doğurmaz: 
Değerli bir şeyden her zaman istenilen verim alınmaz.
Ala keçiyi gören içi dolu yağ sanır: 
Bir şeyin dış görünüşüne bakarak içinin de öyle olduğunu sananlar yanılırlar.
Alacakla verecek (borç) ödenmez: 
Bir yerden alacağınız parayla başka bir yere olan borcunuzu kapatamazsınız.
Alçacık eşeğe herkes biner: 
Güçsüz ve koruyucusuz bir kimseyi buyruk altına almak ve ezmek kolaydır.
Alçak yerde tepecik kendisini dağ sanır: 
Bilgili kimselerin bulunmadığı yerde cahil kişi bilgiçlik taslar.
Alçak yerde yatma sel alır, yüksek yerde yatma yel alır:
 İnsan kendi durumuna göre bir yaşam tarzı benimsemeli, arkadaşlarını da ona göre seçmelidir.
Â
Âleme verir talkını (telkini), kendi yutar salkımı: 
Kendisinin inanmadığı ve tutmadığı öğütleri başkalarına kolayca verir.
Âlemin ağzı torba değil ki büzesin: 
Başkalarının söyleyeceklerine engel olamazsınız.
A
Alet işler, el övünür: 
Bir kimse ne kadar usta olursa olsun gerekli araçları olmadan kusursuz iş yapamaz.
Â
Âlim unutmuş, kalem unutmamış: 
İnsan ne kadar bilgili olursa olsun her şeyi aklında tutamayacağı için unutulmaması istenilen şey mutlaka yazılmalıdır.
Âlimden zalim doğar: 
Topluma yaptıklarıyla daima yararlı olmuş bir bilginin çocuğu da öyle olacak diye bir kural yoktur.
A
Alıcı kuşun ömrü az olur: 
Başkalarına saldırmayı alışkanlık edinen kimsenin düşmanı çok olur, bu düşmanlar onun canına kıyarlar.
Alışmış kudurmuştan beterdir: 
Alışılan bir şeyden kolayca vazgeçilmez.
Alışmış kursak bulamacını ister: 
Kişi, yararlanmaya alıştığı şeyden yoksun kalmak istemez.
Allah bilir ama kul da sezer: 
Bir işin nasıl bir sonuç vereceğini ancak Tanrı bilir ama insan da kafasını kullanarak aşağı yukarı bir tahminde bulunabilir.
Allah çam isteyene çam, mum isteyene mum verir: 
Tanrı bol harcayana bol, az harcayana az verir.
Allah dağına göre kar verir: 
Tanrı herkese dayanabileceği ölçüde sıkıntı verir.
Allah gümüş kapıyı kaparsa altın kapıyı açar: 
İşi bozulan kişi umutsuzluğa düşmemeli, Tanrı’nın onu daha iyi bir işe kavuşturacağına inanmalıdır.
Allah kardeşi kardeş yaratmış, kesesini ayrı yaratmış: 
Geçim konusunda kimse kimseye yük olmamalıdır.
Allah kulunu kısmeti ile yaratır: 
Bu dünyada herkesin dar veya geniş, bir geçim yolu vardır.
Allah sevdiğine dert verir: 
Tanrı, derdin kendisinden geldiğine inanarak yakınmayanları ödüllendireceği için sevdiğine dert verir.
Allah uçamayan kuşa alçacık dal verir: 
Allah, yetenekleri kısıtlı olanlara durumlarına uygun bir yaşama düzeni verir.
Allah’ın bildiği kuldan saklanmaz: 
Kişi işlediği suçtan dolayı önce Tanrı’ya karşı sorumludur ve bu suçu da Tanrı bilir, bu nedenle onu kuldan saklamak gerekmez.
Alma mazlumun ahını çıkar, aheste aheste: 
Kimseye eziyet edip ahını alma, sonra yaptığın kötülüklerin cezasını ömür boyu çekersin. 
Almadan vermek Allah’a mahsus: 
İnsan yaptığı herhangi bir şey için mutlaka karşılık bekler.
Almadığın hayvanın kuyruğunu tutma: 
Almayacağın bir şeye alacakmışsın gibi yakın ilgi gösterme, işinde çalıştırmayacağın kimseye çalıştıracakmışsın gibi umut verme.
Alt değirmen güçlü akar: 
Kaynakları eski ve bol olan kuruluşlar sağlam ve verimli olur.
Altın anahtar her kapıyı açar: 
Para olduğunda her güçlük yenilebilir.
Altın ateşte, insan mihnette belli olur: 
Altına benzeyen maddenin altın olup olmadığı ateşe dayanıklılık derecesi ile anlaşıldığı gibi bir kişinin değeri de sıkıntılara katlanma, zorlukları yenme ve benliğini koruma gücü ile ölçülür.
Altın eli bıçak kesmez:
1. Varlıklı veya değerli kişilerin elini kimse bükemez. 2. Herhangi bir işte usta olan her zorluğun üstesinden gelir.
Altın pas tutmaz: 
Şerefli, temiz insana hiç kimse leke süremez.
Altın yerde paslanmaz, taş yağmurdan ıslanmaz: 
Değerli kişi veya nesneler, ne türlü uygunsuz koşullar içinde bulunurlarsa bulunsunlar değerlerini ve niteliklerini yitirmezler.
Altın yere düşmekle pul olmaz: 
Üstün nitelikli kişinin değeri, bulunduğu yerden uzaklaştırılmasıyla azalmaz.
Altını saklamak değil, kuruşu saklamak hünerdir: 
Tutumluluk değersiz görünen şeyleri değerlendirmekle olur.
Altının kıymetini (kadrini) sarraf bilir: 
Bir kimsenin, bir şeyin değerini ancak o konuda uzmanlığı olanlar bilir.
Altta kalanın canı çıksın: 
Herkes başının çaresine baksın, gücü yetmeyen ne olursa olsun.
Aman diyene kılıç kalkmaz: 
Mertliğinize güvenip size teslim olan düşmanın canına kıyılmamalıdır.
Amcamla dayım, hepsinden aldım payım: 
Yakınlarından beklediği ilgi ve yardımı görmeyen bir kimse onlardan artık yeni bir istekte bulunamaz.
Ana gibi yâr olmaz, Bağdat gibi diyar olmaz: 
İnsanlar içinde bize anne kadar candan bağlı dost yoktur.
Anan güzel idi hani yeri, baban güzel idi hani evi: 
Hiçbir duruma güvenilmez, bizim olan şeyler elimizde sürekli olarak kalmazlar.
Anasına bak, kızını al, kenarına (kıyısına, tarağına) bak, bezini al: 
Bir kızın karakterini öğrenmek isteyenler, anasının durumunu göz önüne alırlarsa aldanmamış olurlar.
Anca beraber, kanca beraber: 
İki veya daha çok kişi yaptıkları iş kötü de gitse birbirlerinden ayrılmamalıdırlar.
Anlatışa göre verirler fetvayı: 
Haksız kişi, olayı kendisini haklı gibi göstererek anlatırsa dinleyen ona hak verir.
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az: 
Anlayışlı kimseleri en küçük bir söz bile etkiler oysa anlayışsız kimselere ne söylense yararsızdır.
Ar dünyası değil, kâr dünyası: 
Kişi para kazanmak için namusuna dokunmadıktan sonra şu veya bu işi yapmaktan utanmamalıdır.
Araba devrilince (kırıldıktan sonra, kırılınca) yol gösteren çok olur: 
İş işten geçtikten sonra verilen öğüdün değeri yoktur.
Araba ile tavşan avlanmaz: 
Her işte başarıya ulaşabilmek için kullanılması gereken özel yöntemler vardır.
Arabanın ön tekerleği nereden geçerse art tekerleği de oradan geçer: 
Kıdem ve yaş bakımından büyük olanların yaptıkları her zaman örnek alınır.
Arayan Mevla’sını da bulur, belasını da: 
İyiyi amaçlayanlar iyiye, kötüyü amaçlayanlar ise kötüye ulaşırlar.
Ardıcın közü olmaz, yalancının sözü olmaz: 
Ardıç ağacının ateşi çabuk geçer, kül olur; yalancının sözü de böyledir, ona da güvenilmez.
Ardında yüz köpek havlamayan kurt, kurt sayılmaz: 
Önemli kimseleri çekemeyip onlara dil uzatanlar çok olur.
Arı bal alacak çiçeği bilir: 
İşini bilen kimse nereye başvuracağını bilir.
Arı bey olan kovana üşer: 
Halk, kendisine önderlik edecek kişinin çevresinde toplanır. 
Arı gibi eri olanın dağ kadar yeri olur: 
Çalışkan kişileri olan aile ve toplumlar her yerde bol kazanç elde ederler.
Arı kızdıranı sokar: 
Kişi, sonunda öleceğini de bilse kendisini sinirlendirene saldırır.
Arı söğüdü, akıllı öğüdü sever: 
Herkes işine yarayan şeyi benimser.
Arığa su gelene kadar kurbağanın gözü patlar: 
Yapılması geciken iyilikler, bekleyenleri sıkıntı içinde bırakır.
Arık ata kuyruğu da yüktür: 
Güçsüz kişi, kimseye yardım edecek durumda değildir. 
Arık etten yağlı tirit olmaz: 
Değersiz kişiden yararlı iş, verimsiz tarladan bol ürün beklenmez.
Arkadaşını söyle, kim olduğunu söyleyeyim: 
Kişi kendisine uygun kimselerle arkadaşlık kuracağı için arkadaşını tanıdığımızda o kişinin de kimliğini öğrenmiş oluruz.
Armudun iyisini (dağda) ayılar yer: 
Kendilerine yakışmayan güzel bir şeyi eline geçirenler için kullanılan bir söz.
Armudun önü kirazın sonu: 
Armut ilk çıktığında, kiraz da biteceği zaman yenilmeli.
Arpa eken buğday biçmez: 
Kötü davranışın karşılığı iyi olmaz.
Arpa samanıyla, kömür dumanıyla: 
Yararlanılan nesneleri eksiklikleriyle birlikte kabullenmek gerekir.
Arpa unundan kadayıf olmaz: 
Kötü gereçle iyi şey yapılamaz.
Arsızın yüzüne tükürmüşler ‘yağmur yağıyor’ demiş: 
Arsız ne kadar ağır hakaret görse de aldırmaz, pişkinliğe vurur.
Arslanın adı çıkmış, çakallar baş keser: 
Haksızlık veya kötülük yapacağı düşünülen kişi yerine bu konuda adı ön plana çıkan kişiler asıl haksızlığı ve kötülüğü yaparlar.
Aş taşınca kepçeye paha olmaz: 
Sıkışık zamanlarda önemsiz şeylerin değeri çoktur.
Aş tuz ile, tuz oran ile: 
Bir şeyin hoşa gitmesi onun birtakım nitelikler taşımasına ve bu niteliklerin de gerektiği oranda bulunmasına bağlıdır.
Â
Âşığa Bağdat sorulmaz: 
Bir şeye çok istekli olan kimse, o şeyi elde etmedeki zorlukları hiçe sayar.
Âşığa Bağdat uzak (ırak) değil (gelmez): 
Bir şeyi elde etmek için aşırı istekli olan kimseye, bu uğurda katlanacağı fedakârlıklar güç gelmez.
Âşığın gözü kördür: 
Kendisini aşka kaptıran kimse, sevgilisinin kusurlarını görmediği gibi çevresinde olup bitenlerle de ilgilenmez.
Âşık âlemi kör, dört yanını duvar sanır: 
Aşktan gözü kararmış kimse, hoş karşılanmayacak aşırı davranışlarda bulunur.
A
Aşk olmayınca meşk olmaz: 
Güçlü bir istek olmayınca hiçbir şey elde edilemez. (meşk: Alışarak öğrenme.)
Aslan yatağından (yattığı yerden) bellidir (belli olur): 
Bir kimsenin oturduğu yerin durumu, onun kişiliğini belli eder.
Astar bol olmayınca yüze gelmez: 
Bir iş yapmak için gerekli olan şeyler, ölçü biraz geniş tutularak hazırlanmalıdır.
Aşure yemeye giden kaşığını cebinde taşır: 
Bir işten yararlanmak isteyen gerekli araçları hazırlamalıdır.
At at oluncaya kadar sahibi mat olur: 
Bir çocuğu, bir işçiyi yetiştiren her bakımdan çok yorulur, yıpranır.
At binenin, kılıç kuşananın: 
Her şey, onu gereği gibi kullanmasını bilene yakışır.
At binicisine (sahibine) göre kişner (eşinir): 
İnsanlar başlarında bulunan kişinin etkisi altında kalarak onun tutumuna göre davranırlar.
At binicisini bilir (tanır): 
İşçi, yöneticisinin işten anlayıp anlamadığını bilir ve çalışmalarını ona göre yürütür.
At bulunur meydan bulunmaz, meydan bulunur at bulunmaz: 
Bir işi başarabilmek için gerekli olan koşullar her zaman eksiksiz olarak ele geçmez.
At ölür meydan (nalı) kalır, yiğit ölür şan (namı) kalır: 
Yaşarken iyi işler yapmalı, iyi bir ad bırakılmaya çalışılmalıdır.
At yedi günde, it yediği günde :
Toplumlar arası ilişkilerde olgun ve asil kişiler, kişiliklerini hemen ortaya koymazlar.
At, adımına göre değil, adamına göre yürür: 
Atın yürüyüşü binicisinin yönetimine bağlı olduğu gibi bir işin gidişi de iş başındakinin bilgisine ve çabasına bağlıdır.
Ata eyer gerek, eyere er gerek: 
Bir işletmeyi önce donatıp sonra da iyi bir yöneticiye teslim ederseniz istediğiniz verimi alırsınız.
Atalar sözünü tutmayanı yabana atarlar: 
Büyüklerinin sözünü tutmayıp onların gösterdikleri yoldan gitmeyenler toplum içinde ziyan olup giderler.
Atasını tanımayan Allah’ını tanımaz: 
Babaya itaat etmeyen kimse, ana ve babaya itaat etmeyi buyuran Tanrı’yı da tanımıyor demektir.
Ateş demekle ağız yanmaz: 
Kişi, zararlı bir eylemin sözünü etmekle kendisini zarara sokmuş olmaz.
Ateş düştüğü yeri yakar: 
Bir acıyı onu çekenden başkası tam anlayamaz veya aynı ölçüde üzülemez.
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz: 
Küçük de olsa birtakım belirtilerin önemli olaylara işaret olduğunu anlatan bir söz.
Atılan ok geri dönmez: 
İyi düşünmeden yaptığımız işlerden pişman olarak geri dönmek isteriz ama artık iş işten geçmiştir.
Atın bahtsızı arabaya düşer: 
Değerli ama talihsiz kimseler, kişiliklerine uygun olmayan ağır ve aşağılık işlerde kullanılırlar.
Atın ölümü arpadan olsun: 
Çok sevilen bir şey yapılırken veya sevilen bir yiyecek yenilirken sonuç kötü de olsa zor veya kötü şeylere katlanılır.
Atın varken yol tanı, ağan varken el tanı: 
Elde imkân varken gezip dolaşmak, dost edinmek gerekir.
Atına bakan ardına bakmaz: 
Görevini eksiksiz yapan, aracını iyi kullanan kimse kendisini kötü duruma düşmekten kurtarmış olur.
Atlar tepişir, arada eşekler ezilir: 
Büyüklerin çatışmasından küçükler zarar görür.
Av avlayanın, kemer bağlayanın: 
Bir şey, onu elde etmenin yolunu bilenin; bir şeyden yararlanma, onu kullanmasını becerebilenin hakkıdır.
Av vuranın değil, alanın: 
Bir şeyden, sahibi değil de başkası yararlanıyorsa asıl sahip yararlanan kişidir.
Ava gelmez kuş olmaz, başa gelmez iş olmaz: 
Kuşlar avlanmaktan kurtulamazlar, insanlar da hatıra, hayale gelmeyen çeşit çeşit felaketle karşılaşabilirler.
Ava giden avlanır: 
Çıkarını başkalarına zarar vermekte arayan kimse, o zarara kendisi uğrar.
Avcı ne kadar hile (al) bilse ayı o kadar yol bilir: 
Bir kişi başkasını alt etmek için çeşit çeşit ustalık kullanır ama karşısındaki de yenilmemek için türlü önlemler alır.
Ay görmüşün yıldıza minneti (itibarı) yoktur: 
Bir şeyin çok üstününü, çok güzelini görmüş olan kimse, ondan daha az değerde olanını beğenmez.
Ayağını yorganına göre uzat: 
Giderini mutlaka gelirine uydurmalısın.
Ayı sevdiği yavrusunu hırpalar: 
Hırpalamak her zaman kötülük yapmak için olmaz, sevgiden kaynaklanan hırpalamalar da vardır.
Ayranım ekşidir diyen olmaz :
Her kişi neyi ele almışsa onun iyi olduğunu savunur.
Az ateş çok odunu yakar: 
Az sayıda kötü insan, çok sayıda iyi insanın başını belaya sokabilir.
Az eli aşta gör, çok eli işte gör: 
Yemek az kişiyle onun dışında kalan işler ise çok kişiyle daha çabuk yapılır.
Az olsun, uz (öz) olsun: 
Yaptığınız iş, edindiğiniz şey az olabilir ancak temiz ve iyi olmalıdır.
Az veren candan, çok veren maldan: 
Varlıklı olmayan kimsenin yardım veya armağan olarak az şey vermesi büyük fedakârlıktır, varlıklı kimsenin vereceği armağan ve yardımlar fedakârlık sayılmaz.
Aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz: 
Büyük şeyleri elde edebilmek için önce küçük şeylerle yetinmek gerekir.
Azı bilmeyen çoğu hiç bilmez: 
Küçük de olsa bir iyiliğin değerini bilmeyen, daha büyük iyiliklere layık değildir.
Azıcık aşım, ağrısız (kaygısız) başım: 
Derdim olmasın da başka bir şey istemem.
Azıksız yola çıkanın gözü el torbasında kalır:
 İleride gereksinim duyacağı şeyleri zamanında hazırlamayan kişi, hazırlık yapan diğer insanlardan yardım bekler.