Türkçe Ailesi

  1. Anasayfa
  2. Alfabetik Atasözleri Sözlüğü

Alfabetik Atasözleri Sözlüğü

Ahmet Fatih ERDEM Ahmet Fatih ERDEM -
14788 0

Atasözleri Sözlüğü

Tümü | En yeniler | # A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W X Y Z
Kategori içerisinde 87 kelime var.
D
Dağ ardında olsun da, yer altında olmasın: 
Yaşasın da uzakta olsun.
Dağ başına kış gelir, insanın başına iş gelir: 
Dağ başında kışın fırtına eksik olmadığı gibi kişinin yaşamında da yıpratıcı olaylar eksik olmaz.
Dağ başından duman eksik olmaz :
Toplumda yüksek ekonomik ve sosyal seviyeye sahip insanların, bu konumlarından kaynaklanan bir takım üzüntü ve sıkıntıları vardır. Bu durum, zenginlik ve yüksek makam devam ettiği sürece hiç eksilmez.
Dağ dağ üstünde olur, ev ev üstünde olmaz :
En olmayacak şeyler bile bir gün gerçekleşebilir. Ama iki ailenin aynı ev ortamında yaşaması düşünülemez.
Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur: 
Ne kadar uzak düşmüş olurlarsa olsunlar, insanlar günün birinde birbirleriyle karşılaşabilirler.
Dağ ne kadar yüce olsa yol üstünden aşar: 
Yenilmesi imkânsız gibi görünen zorlukların da üstesinden gelinir.
Dağ, ovanın süt anasıdır: 
Ticareti besleyen, üretim kaynaklarıdır.
Dam dolusu tükenmiş, damlayan tükenmemiş: 
Az da olsa sürekli gelir, ne denli çok da olsa, giderek tükenen hazırı yemekten daha iyidir.
Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı: 
Yersiz ve saçma sözler karşısında söylenen bir söz.
Damdan düşen damdan düşenin hâlinden (hâlini) bilir: 
İyi bir durumdayken kötü duruma düşen kimse, başına aynı durum gelen kimsenin derdini iyi anlar.
Damlaya damlaya göl olur :
Küçük çabalar, büyük problemlerin çözümüne yardımcı olabilirler.
Danışan dağı aşmış, danışmayan yolu şaşmış :
Bilmediğini başkalarına soran kimse, işi iyi ve çabuk bitirir. Fikir alışverişinde bulunmayanlar ise başarı elde edemezler.
Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz :
Kötü malzeme ile güzel bir iş meydana getirilemez. Yeteneksiz kişiler, büyük sorumlulukların gerektirdiği çabayı gösteremezler.
Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz: 
Kötü gereçle iyi iş görülemez.
Davetsiz gelen döşeksiz oturur: 
Çağrılmadan bir yere giden kimse iyi bir ağırlanma beklememelidir.
Davul dengi dengine diye çalar :
Birlikte yaşayacak veya arkadaş olacak insanların eşitiyle beraber olması lazımdır. Yoksa yapılacak her işte başarısızlık kaçınılmaz olur.
Davul dengi dengine diye çalar: 
Evlenecek kimselerin birbirlerine denk olması gerekir.
Davulun sesi uzaktan hoş gelir: 
İşin içinde olmayanlar o işi kolay veya kârlı sanırlar.
Değirmenden gelenden poğaça umarlar: 
Başka bir yerden gelen kimseden, geldiği yerle ilgili, küçük de olsa bir armağan beklenir.
Deli deliyi görünce çomağını (değneğini) saklar (gizler): 
Saldırgan kimse, kendisi gibi birine saldırmaktan çekinir.
Delikli boncuk (taş) yerde kalmaz: 
Az çok işe yarayan her şeyin isteklisi bulunur.
Deliye taş atma, başını yarar: 
Davranışlarında çılgınlık bulunan kimseye dokunma yoksa sana öyle çılgınca saldırır ki yaptığına pişman olursun.
Demir ıslanmaz, deli uslanmaz: 
Her nesnenin, her kişinin değiştirilemeyen bir özelliği vardır.
Demir nemden, insan gamdan çürür: 
Nem demiri nasıl paslandırıp çürütürse gam da insanı öylece yıpratır.
Demir tavında dövülür: 
Her iş zamanında ve uygun durumda yapılır.
Deniz dalgasız olmaz, gönül sevdasız olmaz: 
Her denizde az çok dalga bulunduğu gibi her gönülde de bir sevda vardır.
Deniz kenarında dalga eksik olmaz:
 İçinde çeşitli olayların geçmesi doğal olan bir ortamda zaman zaman sert çatışmaların, fırtınaların çıkması da olasıdır.
Denizdeki balığın pazarı (pazarlığı) olmaz: 
Henüz elde olmayan bir nesnenin alımı, satımı üzerinde konuşulmaz.
Denize düşen yılana (yosuna) sarılır: 
Güç bir duruma düşenlerin bundan kurtulmak için her türlü çareye başvurmaları olağandır.
Derdi veren devasını da verir: 
Her sıkıntının, üzüntünün bir çaresi vardır.
Derdini söylemeyen (saklayan) derman bulamaz:
 İnsan sıkıntısını başkasına açıklayarak giderebilir.
Dereyi (çayı, ırmağı) geçerken at değiştirilmez: 
Bir yöntemden başka bir yönteme geçiş tehlikeli bir durum veya zamanda yapılmamalıdır.
Dert gider amma yeri boş kalmaz: 
İnsan bir dertten kurtulduğunda onun yerine başka bir dert geleceğini iyi bilmelidir.
Dert gitmez, değişir: 
İnsan bir dertten kurtulduğunda onun yerine başka bir dert geleceğini iyi bilmelidir.
Dert, çekene göredir: 
Bir derdin ağırlığı, hafifliği ona uğrayan kimsenin etkilenme derecesiyle ölçülür.
Dervişin fikri ne ise zikri de odur:
 İnsan, önem verip düşündüğü şeyi konuşmaktan kendini alamaz.
Deve boynuz ararken kulaktan olmuş: 
Elindekiyle yetinmeyip daha çoğunu arayan, elindekinden de olur.
Deve Kâbe’ye gitmekle hacı olmaz: 
Gerekli niteliklerden yoksun olan kişi, biçimsel işler yapmakla kişiliğine değer kazandıramaz.
Deveden büyük fil var: 
Herhangi bir konuda söz sahibi olanlardan daha büyük, daha yetkili biri mutlaka vardır.
Devenin derisi eşeğe yük olur: 
Zengin ne kadar fakir düşse de yoksula göre yine varlıklıdır.
Deveye bindikten sonra çalı ardına gizlenilmez: 
Herkesin gözü önündeki bir olayı şöyle böyle yorumlarla gizlemeye çalışmak boşunadır.
Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur: 
Gözü doymayan hırslı insanlar küçük bir çıkar için bütün varlığını tehlikeye atar.
Devir tavında, dilber çağında :
Bir işin başarılması için, o an değerlendirilmesi gereken zaman dilimleri vardır.
Devlet adama ayağıyla gelmez: 
Zenginlik ve talih kişiyi kendiliğinden gelip bulmaz, çalışıp çabalamakla elde edilir. 
Devletli yanını kaşısa yoksul para verecek sanır: 
Bir isteğinin yerine getirilmesini ilgililerden bekleyen kimse, onların bu işle ilgisi bulunmayan davranışlarını, isteğini karşılamak üzere yapıyorlar diye yorumlar. 
Dibi görünmeyen sudan geçme: 
Bir işe girişirken her yönünü iyice araştır.
Dibi görünmeyen tastan su içme: 
Bir işe girişirken her yönünü iyice araştır.
Diken battığı yerden çıkar: 
Zarar hangi yönden geldiyse ancak o yönden giderilir.
Dikensiz gül olmaz :
Yaşanan her başarı ve mutluluğun yanında, bu sürecin parçası olan küçük olumsuzluklar da mevcuttur.
Dikensiz gül olmaz: 
İyi veya güzel olan her şeyin az çok sıkıntı veren bir yanı da bulunur.
Dilden gelen elden gelse, her fukara padişah olur: 
Kişi her söylediğini yapamaz, her dilediğini elde edemez.
Dile gelen ele gelir: 
İnsanlar yapacakları işler hakkında önce konuşurlar, sonra da o işi gerçekleştirirler.
Dilenci bir olsa şekerle beslenir: 
Yardım bekleyen bir tane olsa umduğundan aşırı şeyler verilerek sevindirilir ancak bunların sayısı çok olduğundan hepsine aynı cömertlik gösterilemez.
Dilencinin torbası dolmaz: 
Şundan bundan yardım dileyerek geçinmeye çalışanların istekleri bitmez.
Dilim seni dilim dilim dileyim, başıma geleni senden bileyim: 
Kişinin başına ne gelirse dilini tutmamasından gelir.
Dilin kemiği yok: 
İnsan doğru veya yanlış her şeyi söyleyebilir.
Dille düğümlenen, dişle çözülmez: 
Verdiği sözü yerine getirmeyen kişi, sebebi sorulduğu zaman kendini savunmakta zorlanır.
Dinsizin hakkından imansız gelir: 
Acımasız olan kişiyi, kendisinden daha acımasız biri yola getirir.
Doğan anası olma, doğuran anası ol: 
Bir çocuk, annesinin değerini ancak kendisi de çocuk sahibi olduktan sonra anlar.
Doğru bilinmeyince eğri bilinmez:
 Doğru ile yanlışı, iyiyle kötüyü birbirinden ayırmak için her ikisini de bilmek, tanımak gerekir.
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar: 
Doğru olmakla birlikte başkalarının işine gelmeyen sözleri söyleyenlerin sevilmediğini anlatan bir söz.
Doğru söz acıdır: 
Eksikleri, yanlışları, yolsuzlukları bütün çıplaklığıyla ortaya koyan ve eleştiren söz, bu işi yapanlara acı gelir.
Doğru söz yemin istemez: 
Sözün doğruluğunda kuşku yoksa yemine gerek yoktur.
Doğruluk minarede kalmış onun da içi eğri: 
Doğru görünen nice kişiler vardır ki içyüzlerini bilenlerden nasıl düzenbaz oldukları öğrenilir.
Dokuz at bir kazığa bağlanmaz: 
Bir işin başına, tanınmış kişiliği bulunan birçok kimse birden getirilmemelidir, bunlar anlaşamaz ve birbirlerine düşerler.
Dost (akraba) ile ye, iç, alışveriş etme: 
Alışverişte iki taraf da kendi çıkarını düşündüğünden iki dost arasındaki alışveriş dostluğu bozabilir, bu nedenle de dostluklarını sürdürmek isteyenler birbirleriyle alışverişte bulunmamalıdırlar.
Dost (iyi dost) kara günde belli olur: 
Gerçek dost üzüntülü, sıkıntılı günlerde insanı yalnız bırakmaz.
Dost acı söyler: 
Yakınlarımız, eksikliklerimizi çekinmeden söylerler.
Dost ağlatır, düşman güldürür: 
Dost olan kimsenin söylediği söz, acı da olsa insanın iyiliği içindir.
Dost başa, düşman ayağa bakar: 
İyi bir görüntü verebilmek için her zaman temiz giyinip kuşanmak gereklidir.
Dost bin ise azdır, düşman bir ise çoktur: 
Dostlarını olabildiğince çoğalt, düşmanlarını olabildiğince azalt.
Dost dostun ayıbını yüzüne söyler: 
Gerçek dost uyarmak, kusurun düzeltilmesini sağlamak amacıyla ayıbı yüze karşı söyler.
Dost dostun eyerlenmiş atıdır: 
Gerçek dost, arkadaşının sıkışık zamanında yardımına koşmaya hazır durumdadır.
Dostluk başka, alışveriş başka: 
İki kişi arasındaki dostluk, alışverişte birinin ötekine özverili davranmasını gerektirmez.
Dostun attığı taş baş yarmaz: 
Dostun acı sözü veya sert davranışı insana ağır gelmez.
Düğün aşıyla dost ağırlanmaz: 
Ağırlamanın değeri, özel olarak hazırlanmasında, bir fedakârlık yapılmasındadır.
Dün öleni dün gömerler: 
Bir üzüntü sürdürülmemeli, unutulmaya çalışılmalıdır.
Dünya malı dünyada kalır: 
İnsan öldüğü zaman malını öbür dünyaya götüremez, bu nedenle gerek kendisi için gerekse hayırlı işler için para harcamaktan kaçınmamalıdır.
Dünya ölümlü, gün akşamlı: 
Hiçbir durum sürekli değildir, her iyi durumun bir sonu vardır.
Dünyada tasasız baş bostan korkuluğunda bulunur: 
Bu dünyada tasasız olan insan yoktur.
Dünyayı sel bassa ördeğe vız gelir: 
Birçok kimse için felakete yol açan bir olay, bazı insanları ilgilendirmez.
Düş uykudan sonra olur (gelir): 
Bir işin temeli gerçekleşmedikçe ayrıntılarına sıra gelmez.
Düşenin dostu olmaz:
Varlıklı kişi yoksullaşınca çevresindeki dostlarından kimse kalmaz.
Düşmanın karınca ise de hor bakma: 
Düşmanın ne kadar güçsüz olursa olsun dikkat et, uyanık ol.
Düşmez kalkmaz bir Allah: 
İnsanların talihsizliklere uğraması olağandır.
Düt demeye dudak ister :
Niteliği ne olursa olsun, bir işi başarabilmek için yetenek ve imkanlar gereklidir.
Duvarı nem, insanı gam yıkar: 
Nem demiri nasıl paslandırıp çürütürse gam da insanı öylece yıpratır.