Türkçe Ailesi

  1. Anasayfa
  2. 1940 Sonrası Son Dönem Türk Edebiyatı

1940 Sonrası Son Dönem Türk Edebiyatı

Türkçe Ailesi Türkçe Ailesi -
797 0
  • İkinci Dünya Savaşı sonrasında “insan”, “yaşam” ve “dünya” arasında güvenilir olmayı gerektirir; yeni ortaya çıkan dünya görüşleri; sanat anlayışımızda köklü değişikliklere yol açar.
    * Hikâye, roman ve tiyatro eserlerinde “yurt” ve “köy” sorunla-rına yönelim başladı.
    * 1940 yılında Orhan Veli Kanık, Melik Cevdet Anday, Oktay Rıfat Horozcu, “Garip” adlı bir şiir kitabı yayınlayarak yeni bir hareketi başlattılar. Buna “I. Yeni Şiir Hareketi” adı verildi. Amaçları, şiirde iç ahengi yakalamaktır. Dış ahenk öğesi olan ölçü ve uyağa önem vermezler. Söz sanatların şiir için zararlı bulmuşlar ve şiirin kaynağının bilinçaltı olması gerektiğini savunmuşlardır. “Şiir halka seslenmelidir” anlayışıyla günlük hayatta olan her şeyi şiire konu olarak almışlardır.
    * Daha sonraları ortaya çıkan ve “İkinci Yeniler” adı verilen şairler ise “şiir için sanat ” anlayışına dayanan, sürrealizmden daha aşırı bir soyutlama anlayışını sürdürmüşlerdir.

    1940 SONRASI ŞAİRLER (Tıklayınız)

GARİP HAREKETİ (I. YENİ) (1940 – 1954)
Garipçiler; Orhan Veli, Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat Horozcu’nun oluşturduğu bir topluluktur.
Onlara göre şiir, her yerde görülen basit şeyleri anlatmalıydı. Alaycı ve nükteciydiler.
Aydınları bırakıp halka yöneldiler. Şiirde, ölçü, kafiye, bent gibi durumlar yok sayılmıştır. Serbest şiir egemen olmuştur.
Dil, sürekli bir özleşme ve arınma çabasındadır. Roman ve hikâyede serim, düğüm, sonuç bölümleri umursanmamıştır.
Şairaneliğe kaçmadan, mecazsız yazdılar. Soyut temalar yerine ekmek derdi, günlük şeyler işlendi.
“Konunun bayağısı yoktur, ancak işleyişte bayağılık vardır.” diye düşünürler.
En çok görülen temalar: yaşama sevinci, tabiat sevgisi, çocukluğa dönüş, ölüm, insan sevgisi, aşktır.
1941 yılından sonra Türk şiirinde görülen ve öncülüğünü Orhan Veli, Melih Cevdet, Oktay Rifat üçlüsünün yaptığı edebiyat akımıdır.
Bu üç şair, şiirde sürüp gitmekte olan aşırı duygusallığa, şairaneliğe, basmakalıp söyleyişe baş kaldıran şiirlerini toplayarak Garip adında bir kitap yayımladırlar.

Özellikleri:

  • Şiirde her türlü kurala ve belirli kalıplara karşı çıkmışlardır.
  • Şiirde ölçü, kafiye ve dörtlüğe karşı çıkmışlardır.
  • Şiirde şairaneliği, mecazlı söyleyiş ve sanatları kabul etmediler.
  • Süslü, sanatlı dile karşı çıkıp sade bir dil kullandılar.
  • Şiirde o güne kadar işlenmedik konuları ele aldılar.
  • Konuşma dili ile günlük sıradan konuları işlediler.
  • İşledikleri konular günlük hayattan sıradan insanların problemleri, yaşama sevinci ve hayattaki bazı garipliklerdir.
  • Halk deyişlerinden yararlanmışlar, toplumsal yergiye yer vermişlerdir.

MAVİCİLER (MAVİ AKIMI)
Atilla İlhan’ın 1952 – 1956 yıllarında çıkardığı derginin adı olan “Mavi”nin etrafında toplanan Orhan Duru, Ferit Edgü gibi sanatçıların oluşturduğu bir edebi topluluktur.
Bu sanatçılar, şairane bir sanat anlayışının temsilcisi olmuş-lardır. Daha sonra Mavi dergisi Özdemir Nutku’nun yönetimine geçer ve Atilla İlhan’ın savunduğu toplumsal gerçekçiliğin (sosyal realizm) sözcüsü olur. Dergi, Nisan 1956’da çıkan 36. sayıdan sonra (Son Mavi) kapatılır.
Temsilcileri; Attila İlhan, Ferit Edgü, Orhan Duru, Özdemir Nutku, Yılmaz Gruda, Ahmet Oktay, Demirtaş Ceyhun, De-mir Özlü ve Tahsin Yücel’dir.
Garip akımına karşı bir duruş sergilemeleri ve yenilikçi şiiri savunmaları, onları “Garip Dışında Yeniliği Sürdüren Şiir” akımına dâhil eder.

Özellikleri:

  • Garip akımına tepki olarak çıkmıştır. Bu topluluğun hede-finde Garip Akımı ve Orhan Veli vardır. Garipçilerin savunduğu birçok görüşe karşı çıkmışlardır.
  • Özellikle şiirin açık olması gerektiği anlayışı Maviciler tarafından tamamen reddedilmişti.
  • Maviciler şiirin bütünüyle açık olamayacağını, anlam kapalılığının şiiri düzyazıdan ayıran önemli bir faktör olduğu görüşündedirler.
  • Şiirin basit olamayacağını zengin benzetmeli, içli, derin olması gerektiğini savunmuşlardır.

İKİNCİ YENİCİLER (1954 – 1960)
1950’li yıllarda Edip Cansever, İlhan Berk, Cemal Süreya, Turgut Uyar, Sezai Karakoç ve Ece Ayhan gibi şairlerin başı-nı çektiği bir şiir ve edebiyat akımıdır. Garipçiler’e ve 1940 Toplumcu Gerçekçi Kuşağı’na tepki olarak doğmuştur. Türk şiirinde değişik imge, çağrışım ve soyutlamalarla yeni bir söyleyiş bulma amacında olan bir akımdır.

Özellikleri:

  • II. Yeni, şiirimizde çok uzun soluklu olmasa da, geniş bir okuyucu kitlesi bulamasa da Türk şiirine yeni boyutlar getirmiştir.
  • “Şiir için şiir” anlayışıyla hareket etmişler; erdem, ahlak, toplum ve gerçek gibi konuların şiirin dışında tutulması gerektiğini savunmuşlardır.
  • Onlara göre anlamlı olmak şiir için önemli değildir.
  • II. Yeni’ye göre şiir bir öykü anlatma aracı değildir. Öteki edebi türlerden kesin çizgilerle ayrılmalıdır. Bu yüzden konuyu ve olayı şiirden atmışlardır.
  • Eşya, görünüm ve insanı gerçeküstücülükten daha aşırı bir soyutlama ile anlatmayı amaç edinmişlerdir.
  • Onlara göre şiirde ahenk, ölçü ve uyakla değil; musiki ve anlatım zenginliği ile sağlanmalıdır.
  • Garip’teki gibi ortak bir hareket olmayıp bağımsız şairlerin benzer bir çizgide şiir yazmasıyla oluşmuştur.

İKİNCİ YENİ SONRASI TOPLUMCU ŞİİR (1960 – 1980)
1960 kuşağı şairleri, 1961 anayasasının sağladığı özgürlükle birlikte, Nazım Hikmet’in kitaplarının yayımlanmasının serbestleştiği, siyasal ve güncel dergilerin yoğun olarak okunduğu ve gündemi belirlediği bir ortamın etkisindedirler.
“Yeni Gerçek”, “And”, “Halkın Dostları”, “Militan” gibi dergiler etrafında toplanan şairler, şiir anlayışlarını ve ideolojilerini bu dergilerde açıklamaya çalışmışlardır.
Marksist felsefeyi benimseyen toplumcu gerçekçi şairler, daha çok sosyal ve güncel politikayı konu edinmişler, halkın ve işçi sınıfının sorunlarını politik bir bakışla ortaya koymaya çalışan şiirler yazmışlardır.
Önemli temsilcileri Ataol Behramoğlu, İsmet Özel, Süreyya Berfe, Özkan Mert, Refik Durbaş ve Nihat Behram’dır.

Özellikleri:

  • Umut ve yarına inanç, direnme ve isyan konuları şiire hâkimdir.
  • Şairler, toplumun sözcüleri gibi şiirler yazmışlardır.
  • İkinci Yeni Şiiri, kapalı bir özellik gösterirken; İkinci Yeni Sonrası Toplumcu Şiir açık anlatımıyla dikkat çeker.
  • Biçimden çok içeriğe önem vermişler, toplumsal mesajları etkili kılmak için slogan üslubundan yararlanmışlardır.
  • İkinci Yeni Sonrası Toplumcu Şiiri savunan şairlerde; 1940 toplumcuları ve Nazım Hikmet, Namık Kemal, Tevfik Fikret ve Mehmet Akif gibi şairler arasında şiire toplumsal bir işlev yükleme bakımından ortaklık vardır.

1980 SONRASI ŞİİR
1980 sonrasında yazılan şiir, bazı edebiyat çevrelerinde kayıp dönem olarak adlandırılmaktadır. 2000’li yıllara değin süren sessizlik ve şiirdeki hareketsizlik, birçok kesimi bu dönem edebiyatını yok saymaya itmiştir.
Bu dönemde Haydar Ergülen, Hüseyin Atlansoy, Seyhan Erözçelik, Lale Müldür, Ahmet Erhan ve Küçük İskender gibi şairler şiirin hareketliliğini sağlamışlardır.
İkinci Yeni sonrasında 1980’e kadar şiiri toplumcu bir bakışla kavrayan şairlerin anlayışı, 1980 darbesiyle yerini özellikle 1970’lerin toplumculuğunu ön plana alan şiire karşı duran 1980 kuşağı şairlerine bırakmıştır.
1980 sonrası şairleri; şiirde geleneksel birikimin önemini vurgulamışlar ve Halk, Divan, İkinci Yeni ve saf şiir gibi ayrımlara girmeden en yeniden en eskiye kadar Türk şairlerini dikkatle okumayı savunmuşlardır.

Özellikleri:

  • Bu dönem şairleri birlikte dergiler çıkarmışlardır.
  • 1980 şairleri için ortak bir anlayıştan çok, grupların ve kişilerin ayrı ayrı şiir anlayışlarından söz edilebilir.
  • Yazko Edebiyat, Üç Çiçek, Şiiratı ve Sombahar gibi dergiler bu dönemde etkilidir.
  • İkinci Yeni Sonrası Toplumcu Şiirde olduğu gibi ideolojiyi şiirlerinde öncelikli bir öğe olarak görmemişlerdir.
  • Düz yazıya yaklaşan bir üslupla, anlatmaya imkân veren temaları da şiirlerinde işlemişlerdir.
  • İmge anlayışlarında uzak çağrışımlara önem vermeleri bakımından İkinci Yeni’yle yakınlıkları vardır.


CUMHURİYET DÖNEMİNDE HALK ŞİİRİ
Cumhuriyet’le birlikte halk kültürüne büyük önem verilmiş, halk müziği ve dili araştırmaları bilimsel bir kimlik kazanmış-tır. Cumhuriyet döneminde de halkın duygu ve düşünceleri-nin her zaman tercümanı olan halk şiiri örnekleri verilmiştir.

Özellikleri:

  • Halk şairleri usta-çırak ilişkisi içinde yetişmeye devam etmişlerdir.
  • Saz eşliğinde şiir söyleme geleneğinin takipçisidirler.
  • Saz çalma geleneğine uymayıp sadece şiir yazan şairler de vardır. (Abdurrahim Karakoç gibi)
  • Bu dönem halk şairleri, şiirlerinde geleneksel konuların yanında güncel konuları da işlemişlerdir.
    1. yüzyıl halk şiirine göre Cumhuriyet dönemi halk şiirleri daha sade bir dille söylenmiştir.
  • Divan şiiri etkisi ve Arapça-Farsça sözcüklerin kullanımı bu dönemde oldukça azalmıştır.