Tek başına anlamı olan veya cümle içinde anlam kazanan ses topluluklarına sözcük (kelime) denir. Dilimizde her sözcüğün mutlaka bir anlamı vardır. Bazı sözcüklerin ise kullanıldıkları cümleye göre birden çok anlamı olabilir. Bu tür sözcüklere çok anlamlı sözcükler denir.
Örneğin “bakmak” sözcüğünün sözlükte 17 farklı anlamı vardır. “Gitmek” sözcüğünün 22 farklı anlamı, “gelmek” sözcüğünün 36 farklı anlamı, “çıkmak” sözcüğünün 56 farklı anlamı vardır.
Örnek:
- Evin her tarafına baktım ama anahtarı bulamadım. Aramak
- Üç çocuklu bir aileye bakıyor. Geçindirmek
- Çocuğum, sen derslerine bak. Uğraşmak
- Bahçedeki güllere ben baktım. Emek vermek
Örnek:
- Aşağı kat daha sakin ve sıcak. Bir yere göre altta olan
- Emir, yukarıdan geldi. Yetkili kimse
- Aşağı yukarı elli yaşlarındaydı. Yaklaşık
ANLAM ÖZELLİKLERİ
GERÇEK ANLAM
Bir sözcük söylendiğinde akla gelen ilk anlamına gerçek anlam denir. Kelimelerin sözlükteki ilk anlamlarıdır. Bu yüzden sözlük anlamı da denir.
Örnek:
- Karabaş, bir şeyin kokusunu aldı. (Nesnelerden yayılan zerrelerin burunda uyandırdığı duygu)
- Kör adama kimse yardım etmedi. (Görme engelli)
- Kitaplarını boş bir kutuya yerleştirdi. (İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan)
MECAZ ANLAM
Bir sözcüğün gerçek anlamından tamamen uzaklaşarak kazandığı yeni anlama mecaz anlam denir. Mecaz anlamlı sözcükler genelde soyut anlam kazanır.
Örnek:
- Ortalıkta savaş kokusu vardı. (Belirti, işaret)
- Olaylara karşı kör ve sağırdır. (Duyarlılığını yitirmiş)
- Boş sözlerle beni oyalamayın. (Bir işe yaramayan)
Örnekler:
- Yazınız silik olduğu için okunmuyor. (Gerçek)
- Okuduğum romanın en silik karakteri Ersin’di. (Mecaz)
- Metindeki mecaz anlamlı kelimelerin altını çizdi. (Gerçek)
- Maçta hata yapınca teknik direktör genç oyuncuyu çizdi. (Mecaz)
- Dar elbiselerimi artık giyemiyorum. (Gerçek)
- Devlet dar gelirli ailelere yardım elini uzatmalı. (Mecaz)
- Bu çantalar çok ağır. (Gerçek)
- Sözlerim ona çok ağır gelmiş. (Mecaz)
- Evin önündeki duvar yıkıldı. (Gerçek)
- Haber duyunca adam adeta yıkıldı. (Mecaz)
- Ormanlarımız bir bir yanıyor. (Gerçek)
- Bu işi bitiremezsek yandık. (Mecaz)
TERİM ANLAM
Bir bilim, sanat, spor veya meslek dalıyla ilgili özel ve belirli bir kavramı karşılayan sözcüklere terim anlamlı sözcük denir.
Tiyatro: Sahne, dekor, suflör, perde, oyun…
Edebiyat: Kinaye, dörtlük, kompozisyon, münazara…
Gök Bilimi: Samanyolu, Güneş, Ay, yıldız…
Matematik: Karekök, küme, daire, basamak…
Müzik: Nakarat, nota, sol anahtarı, metronom…
Spor: Smaç, blok, penaltı, köşe vuruşu…
Tıp: Anestezi, serum, bakteri, narkoz…
Hukuk: Beraat, feragat, tahliye, şer
Not: Bir sözcüğün terim anlamlı olup olmadığı kullanıldığı cümleye göre değişebilir.
Örnek:
- Doğruhaber veren gazeteler de var. (Gerçek anlam)
- İki noktadan tek bir doğru geçer. (Terim anlam)
Olaya bir de şu açıdan bakalım. (Mecaz anlam)
İkizkenar üçgenin taban açıları eşittir. (Terim anlam)
SOMUT – SOYUT ANLAM
Beş duyumuz olan görme, dokunma, tatma, koklama ve duymadan herhangi biri ile algılayabildiğimiz sözcüklere somut anlamlı sözcükler denir.
Örnek:
- Görme: Mavi, uzun, deniz, çiçek…
- Dokunma: Sıcak, soğuk, rüzgâr, yumuşak…
- Tatma: Acı, tatlı, ekşi…
- Koklama: Koku, parfüm, esans…
- Duyma: Ses, gürültü, müzik…
Beş duyumuzdan hiçbiriyle algılayamadığımız sözcüklere soyut anlamlı sözcükler denir.
Örnek: İyilik, kötülük, kin, sevinç, öfke, umut, keder, özlem, bilgi, saygı, cesaret…
- GENEL – ÖZEL ANLAM
Anlamca daha geniş kapsamlı olan sözcüklere genel anlamlı, anlamca daha dar kapsamlı olan sözcüklere ise özel anlamlı sözcükler denir.
Genelden özele doğru bir sıralama yaparsak kapsam daralır:
- Gezegen – Kıta – Ülke – Bölge – İl – İlçe – Mahalle – Sokak
Özelden genele doğru bir sıralama yaparsak kapsam genişler:
- Papatya – Çiçek – Bitki – Canlı – Varlık
- NİCEL – NİTEL ANLAM
Kavramların sayılabilen, ölçülebilen, azalıp artabilen özelliklerini gösteren sözcüklere nicel anlamlı sözcükler denir.
Örnek:
- Binadaki dairelerin oldukça geniş odaları var.
- Okul, yüksek binaların arasında kalmış.
- Sırtında ağırbir çantayla yürüyordu.
- İşyerime yakın bir ev satın almak istiyorum.
Kavramların nasıl olduğunu, niteliğini gösteren; sayılamayan, ölçülemeyen bir özelliği ifade eden sözcüklere nitel anlamlı sözcükler denir.
Örnek:
- Güleç yüzüyle çevresine neşe saçıyordu.
- Okula yırtık ayakkabılarla gidiyordu.
- Kırmızı bir elbise satın almış.
SÖZCÜKLER ARASI ANLAM İLİŞKİLERİ
EŞ ANLAMLI (ANLAMDAŞ) SÖZCÜKLER
Yazılış ve okunuşları farklı olmasına rağmen aynı anlamı taşıyan sözcüklere eş anlamlı (anlamdaş) sözcükler denir. Eş anlamlı sözcükler birbirinin yerine kullanılabilir.
İlginç = EnteresanYoksul = FakirBellek = HafızaMillet = UlusDurum = VaziyetFayda = Yarar |
Yıl = SeneKonuk = MisafirGörev = VazifeUyarı = İkazDil = LisanÖzgün = Orijinal |
Örnek:
- Kara = Siyah
- Kırmızı = Al
- Doktor = Hekim
- Elbise = Giysi
- Yüz = Surat
- Ayakkabı = Pabuç
ZIT (KARŞIT) ANLAMLI SÖZCÜKLER
Anlamca birbirinin karşıtı olan kelimelere zıt (karşıt) anlamlı sözcükler denir.
Örnek:
Hızlı – Yavaş Artı – Eksi Boş – Dolu Doğal – Yapay Batı – Doğu Erken – Geç |
Not: Bir sözcüğün olumsuzu onun zıt anlamlısı değildir!
Sözcük Olumsuzu Zıt Anlamlısı
Acı Acısız Tatlı
Gelmek Gelmemek Gitmek
Kirli Kirsiz Temiz
Almak Almamak Vermek
- EŞ SESLİ (SESTEŞ) SÖZCÜKLER
Yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları farklı olan sözcüklere eş sesli (sesteş) sözcük denir.
Örnek:
- Ankara – Eskişehir yolu bugün trafiğe kapatılacak
- Buğdayların içindeki yabani otları yolduk.
- Maçın sonuna doğru kaleye ben geçtim.
- Boynumdaki büyük ben uzaktan bile belli oluyor.
- Gölge yüz ama dikkatli ol.
- Operasyona yüz polis katılmış.
- Çocuğun eli yüzü çikolata olmuş.
- Kasap koyunu yüzdü.
Not: Düzeltme işareti (^) olan sözcüklerde okunuş ve yazılış farklı olduğu için sesteşlik aranmaz!
- Ama – Âmâ * Hala – Hâlâ *Aşık – Âşık *Adet – Âdet * Yar – Yâr
- Kar – Kâr * Şura – Şûra * Hal – Hâl * Adem – Âdem
- SÖZ ÖBEKLERİ
YANSIMA SÖZCÜKLER
Doğadaki cansız varlıkların veya hayvanların çıkardığı seslerin taklit edilmesiyle oluşan sözcüklere yansıma sözcükler denir.
- İnsanlara özgü: Hapşırmak, hapşırık, horultu, horlamak…
- Hayvanlara özgü: Miyavlamak, havlamak, melemek…
- Cansız varlıklara özgü: Şırıltı, hışırdamak, patırtı, çatırdamak, patlamak, tıkır tıkır, fokur fokur, şırıl şırıl…
İKİLEMELER
Anlatımı güçlendirmek için sözcüklerin tekrarlanmasıyla oluşan sözcük gruplarına ikilemeler denir.
- Aynı sözcüğün tekrarıyla: Ağır ağır, hızlı hızlı, koşa koşa, gürül gürül…
- Eş anlamlı sözcük tekrarıyla: Güçlü kuvvetli, ses seda, şan şöhret, kılık kıyafet…
- Zıt anlamlı sözcük tekrarıyla: İleri geri, er geç, aşağı yukarı, acı tatlı…
- Bir anlamlı bir anlamsız: Eğri büğrü, çoluk çocuk, cümbür cemaat, sıkı fıkı, tek tük…
- İkisi de anlamsız: Abuk subuk, ıvır zıvır, abur cubur, eciş bücüç, paldır küldür…
- Yansıma sözcüklerle: Tıkır tıkır, şırıl şırıl, horul horul, fokur fokur, gümbür gümbür…
- “M” harfi eklenerek: Şaka maka, kitap mitap, para mara, ev mev…
Not: İkilemelerin arasına hiçbir noktalama işareti getirilmez!